♑︎ XXII

152 18 0
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiçbir zaman iyi bir insan olduğumu iddia etmemiştim. Bunu hiç düşünmemiştim bile. Düşünmeden hareket eder sonuçları ne olursa kendi çıkarlarıma göre manipüle ederdim. Kendim söz konusu olduğunda başkalarının ne düşündüğünü zerre önemsememe huyum ise beni bencil gösterebilirdi. 

Ama bazen çok az da olsa birilerine karşı iyilik yapasım tutuyordu. Bunlardan biri Jumi'ydi. Babası çalıştığı fabrikada düşerek sakatlanmıştı ama maddi imkanları olmadığı için tedavisini yapamıyordu. Jumi ise patron bozuntusuna kanarak o davete katılmıştı ve sonuç olarak patronun tuzağına düşmüştü. Herif arsızın tekiydi. Kızın da niyeti vardı, istemese gelmezdi diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışsa da ne yazık ki olan vazoya olmuştu ve öyle ahlaksız bir puştun boş kafasında kırılmıştı. 

Anneme bu sabah haber vermiştim. Bu ayki yardım fonu için ekleneceklere Jumi'nin ailesinin durumundan bahsederek onları da dahil etmeyi başarmıştım. Jumi ise artık o işte çalışmıyordu. Yeni bir iş bulması gerekiyordu. Üstelik yakında babası tedavi için Japonya'ya gidecekti ve annesi de refakatçi olacağı için iki küçük kardeşiyle ilgilenmek onun omuzlarına kalmıştı. 

Bir yandan çözüm üretsem dahi bir yandan da çok daha büyük sorunlar ortaya çıkıyordu. Birinci olarak annemden yürüttüğüm İmparatoriçe Go-Sakuramachi döneminden kalma asırlık vazo artık yoktu. İkinci olarak patronun kırılan vazosunun yerini doldurabilecek bir seçenek elimde yoktu ve hala imzalanmış bir senet o adamın elindeydi benim aleyhime bir şekilde. 

O geceyi üçlü koltukta birkaç saatlik uyku ile atlatmıştım. Düşünceler çok fazla olunca ağırlık yapıyordu ve bir türlü beni huzura kavuşturmuyordu. Şöyle bir düşününce en son ne zaman huzurlu deliksiz bir uyku uyuduğumu bile hatırlamıyordum. Çoğu zaman çok erken uyanır güneşin ufuktan doğuşunu izlerdim. 

Bu sabah da öyle olmuştu. Balkona çıkıp sigaramla beraber günün en karanlık olduğu zamandan sonra Güneş'in göz kamaştırıcı bir şekilde doğuşunu izlemiştim. Sonra battaniye ve yastığımı benden beklenmeyecek bir şekilde düzeltip botlarımı ve ceketimi giyerek evden erkenden ayrılmıştım. 

Yaptığım şeyler için kimseye hesap vermez ve bilgi de vermezdim. Mark büyük büyük bir ihtimalle sabah uyanınca sanki hiç var olmamışım gibi yine ortadan kaybolmuş olmama kızacaktı ama ben de böyle bir insandım. Jumi'nin işleri ile ilgilenmem gerektiği için vakit kaybedemezdim. 

Öğlene doğru işlerimi hallettiğimde derin bir nefes alabilmiştim. Tam o sırada telefonum bir kez daha çaldı ve daha fazla aramaları görmezden gelemeyerek açıp kulağıma götürdüm. "Günaydın." dedim bütün neşemle ama yüzümde mimik oynamamıştı. Ne de olsa telefonun diğer ucundan yüzümü göremiyor sadece sesimi duyabiliyordu. 

"Öğle oldu Minaya. Ne günaydını?" diye homurdandı Mark. "Ah, tabii evden gizli saklı kaçmak yerine kalsaydın günaydın da derdin." 

İması karşısında gözlerimi devirsem de "Cidden Mark, çok teşekkür ederim. Dünkü iyiliğin için ama acil bir işim çıktığı için erkenden gitmek zorunda kaldım." dedim minnet dolu bir sesle. Sıkıntılı bir nefes aldım. "Ayrıca diğerlerine de çok fazla yük oldum gibi. Beni bir de sabah görerek günlerine bir sıfır başlasınlar istemedim." Keyifsiz bir kıkırtı yükseldi ağzımdan. 

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin