Bölüm 24

4.9K 334 9
                                    

Bir düşme sesi gelince Drake babasının alındığı yumuşak yastıklı hücrenin penceresini araladı. Adam çığlıklar atarak kendini duvarlara çarpıyordu. Genç adam yeni işe alınmasını sağladığı Yahudi doktorun aceleyle yanında iki korumayla hücresine doğru koştuğunu fark ettiğinde içeri girmek üzereydi.

-Bay Karlen, müdahale etmemiz gerekiyor.

Yeşil gözlerinden kıvılcımlar çıkarken cebinden bir tomarı çıkarıp korumalardan iri olana doğru fırlattı.

-Müdahale etmeniz gerekmiyor. Onu bu hücreye bir daha kapatmamanızı söylemiştim.” Drake zorlanmadan sağ elini adamın boynuna sarıp sertçe duvara çarptı. İşte bu yüzden hep işini başkasının eline bırakmazdı. Adamı biraz duvardan uzaklaştırdı, boğazını biraz daha sıkarak iki kez daha duvara çarptı. “Emirlerim yeterince açık sanıyorum, Bay Sror.” Adamı tekrar duvara çarptığında adam bilincini kaybetti ve yere yığıldı. Drake adamın kafasını ayakkabısının ucuyla dürttü ve suratını hedef alarak tükürdü. “Piç kurusu.” Eğilip babası için hazırladığı şırıngayı beyaz önlüğünün cebinden çıkardı. Daha zayıf yapılı olan koruma onun için kapıyı açtığında bütün hastaneyi ayaklandıracak kadar güçlü bir çığlık kulaklarını tırmaladı. “Kapıyı kapatın.” Emiri anında yerine geldi. Para tomarını nihayet sayması bitirmiş olan koruma duvardaki kanı silmebilecek temizlik malzemelerini getirmek için gözden kayboldu.

-Orospu!” Babasının sinir krizi geçse de çığlıkları son bulmamıştı. Arkasını kapıya dönmüş, yere çökmüştü. Bacaklarını karnına çekmiş, kollarını vücuduna sarmış kafasını sertçe duvara vuruyordu. Bereket versin ki duvarlar yumuşacıktı. “Onu sikeceğim!” kafasını her çığlığıyla birlikte tekrar duvara vuruyordu. Drake yavaşça babasının yanına çöktüğünde aldığı idrar kokusu yüzünü buruşturmasına neden olduysa da ustalıkla gizledi.

-Ben geldim baba.” Sesi yatıştırıcı olsa da iki gün önce gördüğü fotoğraf canını ziyadesiyle sıkmıştı.

-O sürtüğü bağırta bağırta sikmen gerekiyordu!” dedi ağzından tükürükler saçarak doğrulurken. Genç adam hiç istifini bozmadan peşinen ayaklandı.

Baba oğul olarak uzun süre birbirlerinden uzak yaşamışlardı. Drake çocukken babasıyla birlikte çok eğlendiklerini düşünürdü, daha doğrusu annesi bunu düşünmesini istediği için hayalleri her zaman buna göre şekillenirdi. İşin aslı birlikte ne beyzbol oynamışlar, ne bira içmişler, ne kadınlar hakkında konuşmuşlar ne de kavga etmişlerdi. İkisinin de ortak tek bir anısı, tek bir yarası vardı.

Malvina.

 İğnenin üzerindeki plastik korumayı çıkardı ve yavaşça babasına doğru bir adım attı.

-Onun canını alana kadar düzeceğim, baba. Şimdi izin ver şu iğneyi yapayım.

Adam oğlunun sözleriyle sapıkça sırıttı. Zeka ile delilik arasında gidip gelen bakışlarının aynısı oğlunda da vardı. İşte bu yüzden ona güveniyordu. Oğlunun yanına gelip kolunu uzattı.

-Bak bu gördüğün Burj Khalifa. Hadi gel, dünyanın en yüksek binasından aşağıya bir bakalım.

Lacivert Bugatti Veryon’dan aynı anda indiler. Alex arabayı görünce resmen dudağı uçuklamıştı. Kendini zar zor toparladığında hemen arabaya binip yola koyulmuşlardı. Vale arabayı çekerken Hasan elini uzatsa da Alex hiç oralı olmadan peşi sıra binaya girdi. Mükemmel mimarisiyle gökyüzünü delip geçiyormuş hissini veriyordu. Asansör kapıları 148. Katta açıldı.

-Vay canına! Burası mükemmel!

Alex neşeyle cama yaklaştı. Dünyanın tepesinde duruyormuş gibi hissettiren manzara nefes kesiciydi. Birleşik Arap Emirlikleri’nin yüksek tutarlı yatırımları şehrin sahil kısmına hükmediyordu. Dubai’nin mükemmel siluetini bir süre izledikten sonra Hasan yanına geldi ve sahil şeridini ona anlatmaya başladı.

FİRARİ DUVAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin