-Onlara ne söyledin?
-Söylemem gereken şeyi.
Asansör yukarı doğru hareket ederken Alex ve Oliver karşılıklı duvarlara yaslanmışlar birbirlerine düşmanca bakışlar atıyorlardı.
-Ne söyledin dedim?
Kızın sesi bir nebze daha sertleşirken Oliver sıkılmış gibi gözlerini devirdi ve boynundaki papyonu çözüp gömleğinin üst düğmelerini açtı. Dudağı öpüşmenin etkisinden dolayı sızlıyordu.
Daha fazlasını istiyordu.
İşin aslı bütün bedeni onun dudakları yüzünden sızlıyordu ama o lanet kızın tek derdi ne söylediğiydi. Mükemmel öpüştüğünden dem vuran kadınlara kesinlikle hesap soracaktı. Kızın bir şey düşünememesi, aptallaşması gerekmiyor muydu? O saçma bulduğu hülyalı bakışlar da yoktu. Onu öptüğüne dair tek kanıt kızın dudaklarındaki dağılmış rujuydu. Zeki gözleri hesap sorarcasına onun mavi çeliklerini tarıyordu.
Alex içindeki çalkantıyı bastırmak adına aklını öpücüğe yormaktansa öpücüğün arkasındaki detaylara yoruyordu. Diğer türlüsü ikisi için de tehlikeli olacaktı. Neden onu öptüğünü kendine açıklayamıyordu ve muhtemelen ona da açıklayamazdı. Ona kazık adan herifi bu kadar istekli öpmesinin nasıl bir özrü olabilirdi ki? Aklı başından gitmişti. Bu inkâr edilemez tek gerçeğiydi. Adamın çözdüğü düğmelere gözü kayınca içinden sağlam bir küfür savurdu.
Hala tadını duyumsuyor olabilir miydi?
Kararsızlıkla dudaklarını yaladığında Oliver'ın odağı rujdan değil öpülmekten kızarmış dudaklarına kaymıştı. Neyse ki tam bu sırada asansör kapıları açıldı ve dışarı çıktılar. Alex odasının kapısına varamadan Oliver ona yetişti ve eli yine belini kavradı. Onu odasının önüne kadar centilmenlere yaraşır bir biçimde sürüklerken gülümsemeyi de ihmal etmemişti.
-Ne bok yiyorsun, Cylton?
Oliver Alex'in çıkışmasına cevap vermek yerine onu bedenine doğru çekti.
-Kartını bu kez nerede saklıyorsun?" Güçlü eli kızın belinin çıplak kıvrımında gezindi ve karnının üzerinde duraksadı. "Aramaya devam etsem iyi olacak galiba?"
Alex bu tacizden sonra sakin kalmaya uğraşmaktan vazgeçti ve adamın geniş bedeninin izin verdiği alanda döndü. Oliver Alex'in bir sonraki hamlesini tahmin ettiğinden iki kolunu da kapının pervazına yaslamış ve kızın korkudan ufacık olmuş bedenine doğru eğilmişti.
-Lanet olsun!" Alex yumruklarını adamın göğsüne yaslayıp itmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Dişlerini sıkıp kaşlarını çattı. Köşeye sıkışmıştı ve panikten ne yapacağını bilemez halde sağına soluna baktı. Çığlık atmayı düşünse de ona şu an yardım edecek kimse yoktu. Gerçi o hevesli öpücükten sonra kimseden yardım da isteyemezdi.
Düşün, Alex. Düşün.
İçgüdüsel olarak sağ dizini adamın bacaklarının arasına doğru kaldırdı. Sağlam tekme zincirlerinden kurtulmuşken Oliver'ın becerikli eli elbisenin arkasındaki yırtmaçtan içeri girdi ve dizini kavradı. Kızı bedeniyle kapı arasına sıkıştırdı ve kafasını boynuna gömdü.
-Alex bir daha uyarmayacağım. Beni kışkırtmaktan vazgeç.
Alex'in nefesi ciğerlerinde tıkanırken gözleri istemsizce kapandı ve sadece hissettiği bedene odaklandı. Boynunun girintisinde adamın sıcak nefesi dans ederken dudağını dişledi. Tek istediği adamı kişisel alanından uzaklaştırmaktı ama şu an aynı kişisel alanı paylaşıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRARİ DUVAK
AdventureEski bilgisayar korsanı çiçeği burnunda gelin Alexandra Daniella, kendi müstakbel kocasından kaçarken kendini genç iş adamı Oliver Cylton'un nam-ı diğer Kamikaze'nin kollarında bulur. Bu garip karşılaşma ikisinin de hayatını altüst edecektir.