Oliver uzun bir gecenin ardından şimdi evine dönüyordu. Helen'le yedikleri akşam yemeğinden sonra bir otele gitmişler ve birbirlerinin bedensel açlıklarını gidermişlerdi. Helen'in yapmacık gülümsemesinde Alexandra'yı aramaktan vazgeçmeye çalışsa da başarılı olamamış, nişanlısı durumu sezmiş ve dalgın olduğu konusunda onu birkaç kez uyarmıştı. Oliver en iyi bildiği şeyi yapmak için alelacele yemeği bitirmiş ve evi yerine bir otele gitmeleri konusunda onu ikna etmişti. Bünyesinden bu saçma şeyi atması gerekiyordu ve başarılı da oldu. John arabayı evin önüne park ettiği gibi koşar adım içeri girmiş, Helen'in kokusuna bulanmış takımı çıkarıp duş almıştı. Duşta teklifini kabul ettirmek için neler yapabileceğini düşünüyordu. O tekrar hazırlanıp arabaya dönerken John'un aldığı kahve ve sandviçten oluşan kahvaltısını arka koltuktaki lake masasına yerleştirmişti. Şirkete vardı, odasına girer girmez Jane elinde kocaman bir aranjmanla peşinden geldi.
-Dün akşam siz çıkarken teslim edilmiş, Bay Cylton.
-Kimden? " dedi ceketini çıkarıp askıya asması için Jane'e uzatırken. Jane hemen çiçeği masasına bırakıp ceketi aldı.
-Herhangi bir isim yoktu. Sadece bir not...
-Ne yazıyor? " diye bıkkınlıkla sordu Oliver. Jane ceketini astı. Çiçeğin üzerindeki notu açtı.
-Şey... Sanırım bir başka hayranınızdan...
Oliver sinirle karta uzandı.
"sana da selam küçük gamze." yüz ifadesi anında yumuşadı. Gamzesi nota göz kırptı.
-Kimden geldiğini biliyorsunuz sanırım?" dedi Jane merakla. Oliver nottan gözünü ayırıp sekreterine baktı. Yüzündeki gülümseme hızla silindi.
-Teşekkürler Jane. Çıkabilirsin.
Yerine oturdu. Bilgisayarını çalıştırdı. Alexandra'nın resmi ekranda parladı. Çiçeklere baktı. Onu temsil eder gibi beyaz yoğunlukluydu ama arasında kapkara laleler erkeksi bir hava veriyordu. Açık gri takımına uygun olduğunu düşünüyordu. Makasla bir tanesini kesip cebine yerleştirdi. Bu kızı bulacaktı. Resmin açık olduğu sekmeyi kapatmadan telefonunu açtı. Kızın ismini verdi. Resmi bilgisayarına kopyaladı ve işe döndü.
Teklifin sonuçları gelmişti. İşin Dubai kısmı sonuçlanmıştı. Avukatları çok zorlansa da başarı yine Interroyal'deydi. Bu iş çok riskliydi. Yapılacak bina Burj El Arab'ın bir minyatürüydü ve içinde hiçbir masraftan kaçınılmayacağına dair söylentiler dolaşıyordu. Masasındaki rapor bunu onaylıyordu. Lüks için çok yanlış bir lokasyonu vardı. Oliver bu yatırım için başka bir yer düşünüyordu. Manhattan, New York, Mexcio City... Başka bir yerde yükselmeliydi. Her şehir için bir olasılık yazıyordu. Yoğunluğu zengin insanların oluşturduğu nüfus için bir araştırma yaptırmıştı. Burj El Arab müşteri kitlesine en yakın beşeri özellikleri taşıyan yerler bir haritada işaretlenmiş, alanların ortalama fiyatları not edilmişti. Oliver ağır ağır bunları inceledi. Kimi alanların milyar dolarlara varan ihale sonuçları yer alıyordu. Asıl alanla arasında uçurum vardı. Bu iş sandığından daha pahalıya mal olacaktı. Oliver bu zamana kadar hiç bir yatırımından vazgeçmemişti. Bu kez de vazgeçmeyecek, herkese aldığı unvanını hak ettiğini gösterecekti. Arkasına yaslanıp bu proje için ne kadar ayırabileceğini düşündü. Şirketi ciddi bir darbe alabilir ya da tamamen yok olabilirdi. Onun için kötünün iyisi diye bir seçenek yoktu ve her zamanki gibi şirketi yok edecek miktarı yatırmaya karar vermişti. Asıl önemli olan bundan sonraki kısımdı. Çalışanlarını bu fikre alıştırmak ve onay almak. Babası bu akşam bir şeyler içmek için Manhattan'a gelecekti. Bu fırsatı değerlendirmeli ve fikri ona kabul ettirmeliydi.
İkinci kadehlerini içerlerken Oliver kendinin kırk yıl sonraki haline döndü. Aynı köşeli çene, aynı gözler, aynı burun ve hemen hemen aynı otoriter ses tonu. Babasının saçları şimdi ağarmış olsa bile yakışıklı sınıfındaydı. Paul da oğluna döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRARİ DUVAK
AdventureEski bilgisayar korsanı çiçeği burnunda gelin Alexandra Daniella, kendi müstakbel kocasından kaçarken kendini genç iş adamı Oliver Cylton'un nam-ı diğer Kamikaze'nin kollarında bulur. Bu garip karşılaşma ikisinin de hayatını altüst edecektir.