-Alexandra seni almaya geliyorum cümlesinin neresini anlamadın?" diye fısıldadı Oliver kulağına. Alex korkudan aklını kaçırmak üzereyken, tenor sesiyle beraber kendine gelmişti, adamın kollarına kendini bıraktı. Oliver kızı kendine çevirdi, rengi atmış benzine bakakaldı. Saf bir korku gözlerinde dolanıyordu ve bu bakışı hiç beğenmemişti.
Gallordo’nun motorunun sesi kulaklarında uğuldarken onu inceledi.
-Alex iyi misin?" Elini nihayet ağzından çektiğinde kız kafasını salladı ve kaldırıma yığıldı. "Alex, kimdi o?" Alex başını iki yana salladı. Oliver onları sokakta ilk gördüğünde basit bir serseri işi olduğunu düşünmüştü ama şimdi ne düşüneceğini bilemiyor, onu öğrenene kadar sarsmak istiyordu. ”Yaralı mısın?” Alex kollarını kendine sardı ve ileri geri sallanmaya başladı. Hayır diyordu kendi kendine.
Hayır. Bu olamaz. Herşeye baştan başlayamazdı.
-Alexandra, ne olamaz?" Kız cevap vermedi. Oliver Alex’in yanına oturdu ve yüzüne bakması için çenesini tutup kaldırdı. Alex şok geçiriyordu, delice bir ışıltı gözlerinde yanıp sönerken bir yandan da mırıldanıyordu.
-Geçti, Alex.
Kız hala sayıklaya sayıklaya sallanıyordu. Onu hiç düşünmeden kucağına çekti. Oliver kızın bu kırılgan yanını ilk defa görüyor olmanın verdiği şaşkınlıkla dağılmış saçlarını yüzünden çekip sakince sakinleşmesini telkin ediyordu. Alex çok korkuyordu. Onu yavaşça kucağına alıp doğruldu ve iki arka sokakta park etmiş Rolls'üne götürdü. Oliver onu kucağından indirmeden arabaya bindi. John kafa karışıklığıyla bu manzarayı izliyorken patronunun emriyle son hız Wright Park'a doğru yol almaya başladı.
Alice kapıyı açınca şaşkınlıktan dili tutulmuştu. Oliver kucağında Alex'le eşiğin önünde duruyordu.
-Seni orospu çocuğu! Ona ne yaptın?" Alex kafasını daha çok adama gömdü. Duymak istemiyordu. Alice'in kollarına sarıldığını ve onu çektiğini hissetti.
-Bayan Freden, izin verin geçeyim.” Dedi gür sesiyle. Sabrı kalmamıştı. Alex bütün yolculuk boyunca tek kelime etmemiş titremiş, mırıldanmıştı.
-Alexandra?” dedi endişeyle. Martin de kapıya gelmiş temkinli gözlerle onları izliyordu. Alex kafasını adama gömmüş titriyordu, kaybolmak istiyordu.
-Bay Greenwood, lütfen.” Diye araya girdi tekrar Oliver . Martin Alice'i kendine çekip geçmelerine izin verdi ve Alex'in odasının kapısını açıp içeriyi işaret etti.
-Alex, kardeşim? İyi misin?” Alex cevap vermedi dişleri birbirine çarpıyordu. Sadece kafasını salladı. Oliver onu yatağına bırakacakken Alex eline sarıldı, altın kahveler yalvarırcasına ona bakıyordu. Alice'i odadan çıkarmak yine Martin'e düşmüştü. Zorla da olsa kızı susturup dışarı çekti.
-O piç kıza bir şey yaptı!
-Hayır, Ali. Alex gitmesini istemediğine göre ona güveniyor olmalı. Biraz sabret. Onu önce ben sorgulayacağım.
Alex cehennem gibi yanıyordu. Yatağında doğrulmaya çalıştı ama ahtapot gibi kollar ona sarılmış, göğsüne yatırmıştı. Alex panikle kurtulmaya çalıştı. Drake ismi kafasında yankılanıyordu. Hayır, onu yakalamasına izin vermezdi.
Hayır! Asla!
Öyleyse bu kimdi?
Oliver kollarında kıpırdanan kız yüzünden gözlerini zorlukla araladı. Ne ara uyuduğunu bile hatırlamıyordu. En son güneşin doğuşunu gördükten sonra kızın koluna sarılıp uyuduğunu farketmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRARİ DUVAK
AdventureEski bilgisayar korsanı çiçeği burnunda gelin Alexandra Daniella, kendi müstakbel kocasından kaçarken kendini genç iş adamı Oliver Cylton'un nam-ı diğer Kamikaze'nin kollarında bulur. Bu garip karşılaşma ikisinin de hayatını altüst edecektir.