Bölüm 13

6.8K 408 4
                                    

Oliver sıkıntıyla iç geçirdi. Büyük misafir odasının boğucu havasına katlanamıyordu. Cici annesi – ki aralarında sadece dört yaş vardı- on ikinci kez prova ettikleri yürüyüşü izlemek yerine kendini evin bahçesine attı. Aslında düğün burada olmalıydı ama Kelly herhangi bir rüzgarın ya da en ufak esintinin bir şeylerini olmayacak yere uçuşturmasına asla izin vermeyecekti. Uşaklar bahçedeki büyük kalabalığa içki servis ediyorlar, düğün vakti gelinceye kadar kimse içeri yaklaştırmıyorlardı. Şayet gelin düğünden önce görülürse hepsinin gözünü oyardı. Oliver bir viski bardağı alırken arabasına atlayan o kızın kaçmak için nasıl bütün kuralları çiğnediği aklına gelmişti. Dişlerini sıktı. Onu düşünmeyecekti. Bardağı dikledi. Başka bir bardak alırken insanlarla selamlaştı.

-Bu kadar çok içme, genç adam. Sarhoş bir sağdıç istemiyorum.” Oliver smokinli babasına baktı. Kadehiyle onu selamladı ve keyifle bardağındaki içkiyi içti. Babası homurdanarak evin avlusunda süper model arabalar içinden inen iş dünyası devleri karşılamak için giderken Oliver dişlerini tekrar sıktı. Bütün itibarı ona kazandıran oğlunu hiçe sayıyordu.

Gümüş bir Bentley içinden k Krem rengi döpiyesiyle genç kızlara taş çıkaran annesi indi. Eski kocasının düğününe iştirak edecek kadar modern olmasına lanet ederek o mükemmel İngiliz güzelliğine yürüdü.

-Janet, yine aklımı başımdan alıyorsun." Annesi genç kızlar gibi gülümsedi ve oğlunu öptü. Oliver annesine sarıldı, uzun zamandır görüşmüyorlardı.

-Senin ayartman gereken kız nerede, Oliver? Seni bu et pazarında yalnız bıraktığına inanmıyorum.

Helen kendi adını kirletmektense kendini asardı.

-Ah, sanırım ekildim. Belki başka bir düğünde görüşürsünüz.

-Bu seninki olsa iyi olur genç adam.” Oliver sessiz kalmayı tercih etmişti ki babası onlara doğru yürüdü. “Ah, Paul. Seni görmek ne güzel." Annesiyle babası birbirlerini selamlarken o başka bir kadeh aldı. İki yetişkin olmak bunu gerektiriyordu herhalde. Birbirlerinin düğünlerine katılıp, şakalar yapmak, herkese ne kadar iyi arkadaş olduklarını kanıtlamak. Bu çarpıktı. Tamamen.

Alex can alıcı Rolls Royce'tan inerken dizleri titriyordu. John ona evden çıkmadan cesaretini toplaması için bir bardak viski içirmişti ama kendine güvenini vale kapısını açana kadar koruyabilmişti.

-Burada olacağım, Alex. Lütfen korkma.” John dikiz aynasından ona gülümsedi.

-Ah, ne demezsin.

Arabadan indi. Taş döşeli yol kıvrılarak ikiye ayrılıyor, biri Victoria tarzı malikanenin merdivenlerine diğeri bahçeye doğru uzanıyordu. Bahçeye giden taş döşeli yola yöneldi. Gözleri Oliver'ı arıyorken dua ediyordu.

Oliver kan kırmızısı elbisesi içindeki Alex'le göz göze gelince ifadesi kayboldu. Kızın göğüslerinin dolgunluğunu vurgulayan askısız elbise, dar belini sarıyor, oradan bollaşıp sol bacağını uyluğuna kadar açıkta bırakacak yırtmacıyla taşıyanı hem sofistike hem ateşli gösteriyordu. Elindeki siyah çantasıyla uyumlu siyah topuklu ayakkabıların taşların üzerinde yaptığı tıkırtıyla hipnotize olmuş gibiydi.

Oliver simsiyah smokiniyle o kadar yakışıklıydı ki kadınları ayakta doruğa ulaştırma gücüne sahip olduğunu düşündürüyordu. Siyah ceketi omzunun genişliğini ve belinin darlığını, pantolonu ise kalçalarını ve uzun bacaklarını sararak onun erkeksiliğini gözler önüne seriyordu. Etrafında güçlü bir otorite dönüp duruyordu ama Alex'in korkutan o hiddetle dolu mavi gözlerdi. Onu tepeden tırnağa incelemiş, herhangi bir tepki vermemişti. Yanına ulaşıncaya kadar kendini toparlamaya çalışıyordu. Alice Greek tarzı gevşek topuzla saçlarını ensesinin üzerinde toplamış arasına altın rengi taç yerleştirmişti. Şimdi sıkı sıkı saçını toplamadığı için ona küfrediyor bir yandan kalabalığı aşmaya bir yandan saçının çok dağılmaması için çok ani hareket etmemeye çalışıyordu.

FİRARİ DUVAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin