Burj El Arab plajında üzerine tente gerilmiş kırmızı sedirler düz bir çizgi halinde göz alabildiğine uzanıyordu. Hasan elinde planla yanına gelen komiyle beraber oturacakları yere doğru onlara eşlik ederken Alex sıcaklığın tenini kavurduğunu hissedebiliyordu. Uzun süredir hiç plaja gelmemiş, yüzmeyi ne kadar çok sevse de geceleri haricinde denize giremiyordu. RayBan gözlüklerini iyice itip parlak güneşten gözlerini ayırdı ve en az güneş kadar göz kamaştırıcı olan patronuyla göz göze geldi. Alex sevimli bir gülümsemeyle Hasan'ın işaret ettiği kare bir odayı andıran kırmızı yastıklarla dolu sedire uzun elbisesine dikkat ederek yerleşti ve arkasına yaslandı.
Oliver gözlülerini çıkarıp yakasına astı ve ikram edilen kokteyllerden birini aldı. Alex çıldırtıcı bir sakinlikle avukatlarıyla -ki nefret ettiğini defalarca söylemişti- koyu bir sohbete dalmıştı. Arada bir neresinden çıkardığı bilinmeyen bir ajandayı karıştırıp bir şeyler söylüyor, konuşmadan ufak tefek notları yazıyordu.
-Göz alıcı, değil mi? İnsan büyüsüne kapıldığını bile anlayamadan bağımlısı oluyor.
Hasan elindeki bardaktan uzunca bir yudum alırken Oliver temsilcisine döndü. Adamın kara gözleri Alex'in her hareketini içercesine inceliyordu. Alex ufak bir kahkaha attığında adamın da gözlerinin içi gülmeye başlayınca Oliver dişlerini birbirine kenetleyip cevap verdi.
-Daha çok can sıkıcı olarak nitelendirebilirim.
Verdiği ters cevap anında tepki buldu ve Hasan bu kez ona döndü.
-Alexandra'yı kıskanıyorsun?" Sorudan daha çok bir tespit vardı. Oliver'ın Alex'e olan zaafının az çok farkındaydı. Kızla herhangi özel bir paylaşımı olmamasına rağmen neden bu kadar üzerine düştüğünü bir türlü anlamıyordu.
-Ben otelden bahsettiğimizi sanıyordum." Ortam bir anda gerilince Alex kafasını kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalışarak Oliver'a baktı. Adam lacivert mayosu ve tişörtüyle bile muhteşem görünüyordu.
Eminim paçalarında alev baskısı olan şortlardan giyse bile aynı şekilde erkeksi görünürdü.
-Nesnelere kadın zamiri kullanmak sadece siz Amerikalılara özgü bir şey.
-Ben İngiliz'im.
Her neyse der gibi gözlerini devirince Hasan'ın gözleri tekrar Alex'e takıldı. Bir süre birbirlerini tartarak baktıklarında Nina patronunun elinden bir kaza çıkmasını engellemek adına araya girdi.
-Hadi, biraz yüzelim.
Ah, harika!
Hasan, Douglas ve Oliver aynı anda kalkınca William homurdandı ve doğruldu. Hepsi aynı anda tişörtlerinin uçlarından tutup çıkarmaya koyuldukları sıra Nina da kalkıp elini Alex'e uzattı. Hasan esmer tenini vurgulayan siyah mayosuyla kalınca Alex iç geçirdi. Adam en az kapak mankenleri kadar yapılıydı. Çoğu dişi adamın tentenin altından çıkmasını izlerken Hasan çapkın bir gülümseyişle hepsini ödüllendirdi.
Alex Oliver'in kendini ısıran bakışlarını hissedince medan okuyan bir ifadeyle ona döndü. Oliver soyunmayı kesip Alex'in Hasan'a gösterdiği tepkiyi izlemişti ve şimdi gösteri zamanı onundu. Tişörtünü ensesinden kavrayıp çekti ve...
Alex aptal gibi tepeden tırnağa onu süzdü. Bir adamın bu kadar can alıcı görünmesi çok yanlıştı. Yasaklanmalıydı. Gerekirse Oliver bir okyanusun ortasında sarp kayalıkların çevrelediği kuleye kapatılmalı ve kadınların -ve bilimum gaylerin- akıl sağlığı yetkililerce güvence altına alınmalıydı. Kızın bu nefis ifadesi Oliver'ı utanılacak biçimde uyarıyordu. Alex'in gözleri bunu algılamış gibi göğsünden yavaşça adonislerinin belirginleştiği çukura sürüklendi. Mayosunun izin verdiği kadarıyla gördükleri oldukça ağız sulandırıcı ve? Ve şaşırtıcı? Oliver'ın kasığında dövme mi vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRARİ DUVAK
AventuraEski bilgisayar korsanı çiçeği burnunda gelin Alexandra Daniella, kendi müstakbel kocasından kaçarken kendini genç iş adamı Oliver Cylton'un nam-ı diğer Kamikaze'nin kollarında bulur. Bu garip karşılaşma ikisinin de hayatını altüst edecektir.