Alice akşam saat altıyı vurduğunda kilide anahtarını soktu. Kapıyı aralayıp ışıkları yaktı.
-Geç kaldınız. Bayan Vegas!
Alice, şaşkınlık içinde ıslak saçlarını tepesinde toplamış, üzerine paçavra sayılabilecek bir gecelikle ona sorgulayarak bakan en yakın arkadaşına odaklanmaya çalıştı. Alex ise saatlerdir bu anı bekliyordu. Gelinliğini çıkarıp uzun bir duş almıştı. Yemek yapmış, odasını gözden geçirmişti. Çok yorgundu fakat uyuyamayacak kadar gergindi. Işıkları kapatıp salonda Manhattan Köprüsünü gören kanepeye kıvrılmıştı.
-Sana buraya geleceğini söylemiştim, huysuz kız.
Tommy'nin tanıdık sesi Alice'in arkasından varlığını göstermişti. Alice'in öldürücü bakışlarını arkadaşından ayırmasını sağlayarak paldır küldür içeri girdi. Yaklaşık bir yıldır görmeyi reddettiği, bir zamanlar kız kardeşi olduğunu düşündüğü, ona duygusuz sayılacak bir yüzle gelip pahalı, parlak davetiyesini uzatıp çekip giden kıza öfkeliydi, Alice. Öfkeden köpürüyordu ama büyükbabası çoktan kızı kolları arasına almış hıçkırıklarını gidermek için sessizce saçlarını okşuyordu.
-Gidecek başka bir yer bulsan iyi edersin, yabancı!
Alex yaşlı gözlerini Alice'e çevirdi. Bakışlar öldürseydi Alex şu an acı içinde can veriyor olurdu.
-Kaba olmayı bırak! Şu haline bak, Tanrı aşkına!" diye araya girdi Tommy. Kız kollarının arasından aniden sıyrıldı, gözündeki yaşları geliş güzel bir şekilde sildi. Alex için sürpriz bir karşılama olmuştu. Alice Alex'den gözlerini ayırmadan ayakkabılarını çıkardı, Alex'in ayakkabılarının yanına fırlattı.
-Haklısın, Alice. Buraya hiç gelmemeliydim. Açıklamama...
-O salak nedimelerin seni korumadılar, değil mi? Yine benim kapımdasın! Bir yıl ne telefonlarıma cevap verdin ne yanıma geldin ne de ben geldiğimde kapıyı açtın!
Alice, kız kardeşine bakıyordu. Alex'in omuzları düşmüştü. Ayaklarını sürüyerek odasına gitti ve kısa sürede altına bir kot pantolon geçirmiş, sırtına bir ceket almıştı. Kolunda bu sabah giydiği gelinliği tutuyordu. Boynunda çantası vardı. Gidiyordu.
-Son bir kez sarılabilir miyiz?" dedi ayakkabıları eğilip aldığında. Alice ağlamaya başlamıştı. Kız kardeşini kovmuştu. Alex anlamamış gibi aniden kafasını kaldırdı. Gelinlik ellerinden sıyrıldı koşarak Alice'e sarıldı.
-Nedimeler, ajanstan. Sana defalarca ulaşmaya çalıştım. Ev hapsindeydim. Seattle'dan uzaklaşmamam için pasaportumu aldılar. Davetiyeyi sana verebilmek, seni görebilmek için kiliseyi Manhattan'dan seçtim. Yemin ederim.
Arkadaşının her kelimesiyle daha çok sarsılan Alice, onu korumak istercesine daha sıkı sarıldı. Birbirlerinin nedimesi olacaklardı. Nişanına dahi katılmamıştı. Anlam verememiş günler boyunca hiçbir aramasına, mailine cevap vermemişti. Alex sonunda vazgeçmişti ama yine de onu görebilmek için kapısına kadar gelmişti.
-Lanet olası bir sürtük gibi davrandım. Lanet olsun! Senin bunu istemediğini bilmem gerekirdi. Anlamam gerekirdi! Lanet olsun!
Tommy, her erkeğin yapacağı gibi, bu özel olaydan kaçmak için çoktan mutfağa gitmiş kızları baş başa bırakmıştı. Kızlar önce ağladılar sonra kahkahalarla güldüler. Yaşlı adam sofrayı hazırlarken gülümsüyordu. Alice her ne kadar Alex hakkında düşüncelerinin değiştiğini, değil kız kardeş basit bir arkadaş olmadıklarını haykırsa da, büyükbabası işin içindeki bit yeniğini hissediyordu. Onlar gülerek içeri girdiklerinde sofranın kurulmuş olduğunu görüp daha fazla güldüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRARİ DUVAK
AdventureEski bilgisayar korsanı çiçeği burnunda gelin Alexandra Daniella, kendi müstakbel kocasından kaçarken kendini genç iş adamı Oliver Cylton'un nam-ı diğer Kamikaze'nin kollarında bulur. Bu garip karşılaşma ikisinin de hayatını altüst edecektir.