Bölüm 48

2.6K 184 58
                                    

Erkan Varlı, havalimanına elindeki para çantasıyla giriş yapar yapmaz kendi korumaları etrafını çevirmiş onu dışarıdan gelecek her türlü tehlikeden korurcasına birbirine kenetlenmişlerdi. Adam bundan hoşnut kalmışçasına pis pis sırıtırken etrafında daha büyük bir çemberin oluştuğunun farkında değildi.

Yoksa topukları değersiz kıçına vura vura kaçardı.

Okan uçuş listelerinin olduğu yerde bacakları iki yana açık, elleri ceplerinde hiç istifini bozmadan adamın kendine yaklaşmasını bekledi. Şovun başlamasına dakikalar kalmış olmasına rağmen gevşek maskesini hiç bozmamıştı ama ceketinden gerildiği belli olan geniş omuzları onu ele veriyordu. Beyza şu an yanında olsa onunla kesinlikle dalga geçerdi. Bir başka uçak numarası listede silinirken konukları nihayet gelmişti.

-Paranı getirdik!

Erkan'ın sinirleri bu herifi her gördüğünde daha çok bozuluyordu. Haliyle sesi kendinden emin değil daha çok homurdanır gibi çıkmıştı. Bu işlerde yeni değildi, buna rağmen bu adamda onu rahatsız eden bir şey vardı. Genç adam acelesi yok gibi onlara döndükten sonra gözlerinde alayla erkanın etrafında konuşlanmış adamlara baktı. İtici bir gülümseme yüzünde peyda olurken para çantasını almak adına elini uzattı.

-Demek o kadar çok korkuttum seni, ha Erkancığım?

Adam para çantasını uzatırken kan donduran bir ifadeyle Okan'a bakıyordu.

-Bu işlerden bir sikim anlamıyorsun.

Okan küfrü duyduğunda yüzünü buruşturduysa da deri kaplı para çantasını adamın elinden kaptı, birkaç adım uzaklaşıp açmaya girişti. Çanta, elbette beklediği gibi bomboştu. Para çantası elinden havalanıp Erkan'ın ayakları dibine konarken kaşları çatılmıştı. Bu tepkiye karşılık Erkan'ın etrafını saran adamlar bellerine uzanırlarken Okan hiç etkilenmemiş gibi ellerini cebine attı.

-Böyle bir şeye cesaret edebildiğine göre bu işlerden kimin anlamadığı ortada.

Sesinde öldürücü bir ton vardı. Karşısındaki adam gevrek gevrek gülüp etten duvarını işaret ederek konuşurken Okan havalimanının devasa saatindeki dakikayı kontrol etti.

-Doğa kanunu neydi, evlat? Büyük balık küçük balığı yer.

Genç adam umursamazca iç geçirdiği anda Erkan Varlı ve adamlarını çepeçevre saranlar nihayet kendilerini gösterdiler. Korumaların bellerindeki silahlar saniyeler içinde el değiştirdi. Okan bu sırada cep telefonundan son durumu kontrol etti. Laverne henüz sesini çıkarmamıştı. Bu onda haliyle huzursuzluk yaratıyordu.

-Erkancığım neden şansını zorluyorsun bilmiyorum ki." Telefonunu cebine atıp tekrar mafyacığına döndü. "Patronunu ara, paramı ondan tahsil edeceğim."

Erkan beline yaslanan namluyla olduğu yere çakılırken zoraki yutkundu. Karşındaki adamın hiç şaka yapar gibi bir hali olmadığından neredeyse emindi ama yine de son bir güçle konuştu.

-Bir bok yapamazsın! Kılıma zarar gelirse tek kuruş alamayacağını biliyorsun. Bana bir bok yapamazsın!

Okan kafasını yana yatırıp değerini biçercesine adamı inceledi. Elini cebinden çıkarıp kirli sakallı çenesini kaşıdı ve arkasındaki adama seslendi.

-Ali, ufak bir kuble alalım.

Beline yaslanan susturuculu silah hissi kayboldu, ıslığa benzer sesle beraber harekete geçen kurşun Erkan Varlı'nın giydiği parlak kundurasını delip topuğuna sapladı. Erkan Varlı acıyla yere yıkılacakken arkasındaki Ali denen herif omzundan kavrayıp düşmesine engel oldu. Asıl amacı mermi saplanan topuğuna maksimum baskıyı vermesini sağlamaktı ki başarılı da olmuştu.

FİRARİ DUVAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin