Bölüm 36

4.6K 251 72
                                    

Merhaba sayın okuyucular...
Bu güzel kapağımızı gecelerce uğraşıp uykusuz kalarak bir de enfes bir sözle süsleyen temizsiyahkedi ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Güzel yorumlarınız beni çok mutlu etti. Sevgiler saygılar...

İmza: mama-knows-best

************

Jane elindeki kalemi sıkıntıyla açık duran not defterine vurmayı kesip Oliver'ın Rolls Royce'unun içinden dışarı baktı. Basın ordusu havalimanın kapısında Dubai'yi karıştıran biricik Cylton'u karşılamaya tam tekmil hazır bekliyorlardı. Yatırımın el değiştirmesi halihazırda herkesin tepkisini çekmişken bir de yasak aşk manşetleri ortalığı iyice kızıştırmıştı. Jane karşısında oturan Paul Cylton'a umutsuz bir bakış attı.

Paul en az dışarıda bekleyen basın kadar sabırsızdı. Oğlunun böyle bir magazin malzemesi üretmesine delirmişti. Neyi kime ispat etmeye çalışıyordu hiç bir fikri yoktu ama oklar kendisini gösteriyordu. Asi çocuğu bütün tabularını yıkmıştı kamuoyuna göre. Pual'un otoritesinin zayıflığından dem vuran eleştrimenler de mevcut durumu hepten bulandırmışlardı. Birazdan bu arabada yaşanacak savaştan kimse sağ çıkmayacaktı.

Oliver kendisini bekleyen habercilere ufak bir ters köşe yapıp John F. Kennedy havalimanı yerine LaGuardia havalimanına inecek uçakla New York'a aktarmasını yapmıştı. Haliyle onu dışarıda bekleyen hiç kimse yoktu. John kiralama şirketinden ayarladığı Volkswagen Transporter'a hepsinin bavullarını yüklerken Oliver saatini kontrol etti.

Alex'in odadan çıktığını duymuştu ama uykusu baskın gelmiş, kızın elinden uçup gitmesine neden olmuştu. Her ne kadar o deli bilgisayar korsanı kendi kişisel karantinasına kaçıp saklansa da artık ona karşı tepkisiz olmadığını biliyordu. Bunu geceki ateşli öpücükten ziyade üzerine üşümemesi için örtülmüş örtüden anlamıştı. Kızın canına okumak için sabırsızlandığını belli eden serseri bir gülümseme geçti yüzünden. Ama bu kez kızın ona gelmesini bekleyecekti.

Sonuçta ona borçluydu, değil mi?

Hiç hesaba katmadığı şey ise Alexandra'nın hiçbir zaman geri adım atacak biri olmadığıydı.

---

Beyza geniş stüdyo dairenin bir köşesine istiflenmiş kodlama kitaplarının üzerine tünemiş elindeki kumandayla uğraşıyordu. Dairenin Beşiktaş sahilini gören büyük camlarından içeri giren güneş ışığı pencere önünde kapitone deri koltukta gelişi güzel yatmış horlayan Okan'ın esmer yüzüne vursa da adam en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor gibiydi. Kız Okan'ın uykusunun ne kadar ağır olduğunu bildiğinden onu kaldırmak için çaba harcamamış, alternatif bir şeyler düşünmüştü. Sinsi sırıtmasından ödün vermeden boğazını temizledi.

-That's one small step for man, one giant leap for mankind.

Neil Armstrong'un ölümsüz cümlesiyle beraber elindeki kumandadan bir talimatı harekete geçirirken açık bıraktığı kapıya bir göz attı. Yaptığı şeyden sonra kaçmak için buna ihtiyacı olacaktı.

Talimatla beraber adamın hemen baş ucuna, deri koltuğun kolçağına yerleştirilmiş mekanik el tuttuğu su dolu deney şişesini ağır hareketlerle çevirmeye başladı.

Okan'ın suratına isabet eden bir iki damla su işe yaramayınca Beyza şişenin içindeki bütün suyu boşalttırdı ve mekanik elin açılmasını sağladıktan sonra şişenin de adamın kafasına inmesine müsaade etmişti.

Okan sudan sonra gelen darbeyle beraber panikle yerinde doğrulmaya çalışırken bu kez kafasını robot parçasına vurup inledi. Beyza çoktan kapının ağzına geçmişti.

FİRARİ DUVAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin