*Medya: Hindi esprisinden daha iyi.
Ormanda dolaşan Türkiye ve Rusya bir yandan sohbet ediyorlar bir yandan da hasarları unutmamak için not alıyorlardı deftere. "Eski güzelliklerine kavuşur mu bu ormanlar?" diye soran Rusya, gülümseyerek yerde uyuyan sincabı alıp kahverengi kabanının cebine koydu. İç çeken Türkiye, yere çömelerek toprağa elini sürdü. "Sanırım ama kısa bir sürede olmayacağı kesin."
Ormanın halini gördükçe gözleri doluyor ve yutkunamıyordu. Güzeller güzeli ormanlarının bu hâle gelmesi doğal afet değildi. Kasıtlı bir felaketti. "Terör değil mi?" diye sordu Rusya. Başını sallayarak onayladı Türkiye. "Aynı zaman diliminde bu kadar ormanın yanması tesadüf olamaz! Kimse beni buna inandıramaz!"
"İnanmanı beklemiyoruz zaten. Sakin ol." diyerek elini Türkiye'nin omzuna koydu Rusya. Somurtan Türkiye, "Hadi ama ben şu an çakma bir Sovyet istemiyorum!" diye haykırınca Rusya "Ne?" diye sorarak kahkaha atmaya başladı.
İşaret parmağını havaya kaldıran Türkiye, "Ormandan çıkana kadar sana Sovi ile olan anılarımızı anlatacağım!" diye haykırdı. "Annem hakkında anı öyle mi? Dinlemek isterim." diyerek Türkiye'nin yanında yürümeye başladı.
"Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusya her zaman birbirlerini sinir etmek için özel bir çabada bulunurdu. En masum sinir etmeleri sanırım Çarlık Rusya'nın cuma namazı sırasında saraya gelmesi ve Osmanlı İmparatorluğu dönene kadar sarayı ayağa kaldırması. Tabii ki bu olayda suçlu olan Çarlık Rusya değil. İlk Osmanlı İmparatorluğu başlatmıştı." diyerek anlatmaya başladı Türkiye. Her "Osmanlı İmparatorluğu" dediğinde elini yumruk yaparak sıkıyordu.
"Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusya'yı sinir etmek için Çarlık Rusya kiliseye gitmeden önce sarayına giderdi ve onu ne kadar uzun süre sarayda tutabilirse tutardı. Birbirlerini din konusundan bile sinir edebilirlerdi." diyen Türkiye'nin yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "İşte yine o günlerden biriydi. Osmanlı İmparatorluğu'yla beraber Çarlık Rusya'nın sarayına gitmiştim. İkisi birbirlerine karşı hakaret yeteneklerini coşturacağı için ben Sovyetler Birliği'nin yanına gönderilmiştim."
-Geçmiş-
"Hadi şehzadem sen Rus'un yanına git." diyen Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye'nin saçlarını okşadı. "Peki baba!" diye haykıran Türkiye, altın işlemeli beyaz kapıyı açıp odaya girdi.
"Merhaba Rus!" diye haykırarak Sovyetler Birliği'nin yanına oturdu. "Merhaba Türk." deyip ayağa kalkan Sovyetler Birliği, tahtadan yapılma atına bindi. Türkiye'nin "Birlikte oyun oynayalım mı?" sorusu Sovyetler Birliği'nin dikkatini çekmişti. Normalde ikisi de Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu'nun kavgasını izlerlerdi. Lakin geçen sefer Rus İmparatorluğu, Sovyetler Birliği'ne çok kızmıştı. Zaten Sovyetler Birliği ağlamadığı sürece Rus İmparatorluğu pek umursamazdı. Türkiye ister istemez Sovyetler Birliği'nin bebekliğini merak ediyordu.
"Ne oyunu oynayacağız Türk? Babam ile Sultan Osmanlı Han'ı dinlemeyelim lütfen. Babamdan azar işitmek istemiyorum." diyerek tahta attan kalktı ve Türkiye'nin yanına geldi Sovyetler Birliği. Gülümseyen Türkiye, "Kuş gibi uçacağız!" diye haykırdı. Türkiye'nin bu sözüne karşılık Sovyetler Birliği gülmeye başlamıştı. İlk önce anlamamış olan Türkiye, kendisiyle dalga geçildiğini düşünerek kaşlarını çattı ve "Ne diye gülüyorsun be!?" diye haykırdı.
"Akılsız olma Türk. Biz kuş değiliz. Kanatlarımız yok. Yani uçamayız." diye açıklayan Sovyetler Birliği ayağa kalkıp pencerenin önüne gitti ve perdeyi açtı. Türkiye'nin "Siz Ruslar gerçekten akılsızsınız ya da hiçbir şeyden haberiniz yok. Bir insan uçtu!" demesiyle başını Türkiye'ye çevirdi Sovyetler Birliği. "Kim uçtu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar Dünyası - Düşüş
Science Fiction"Size otuz yıl vermiştim." "Sadece iki yıl daha istiyoruz! Bu kadar gaddar olma!" diye bağırdı yaşlı adam. Yanındaki karısını arkasına saklayarak öfkeli gözlerle karşısındaki ölümsüz yaratığa baktı. Kıkırdayan yaratık "Olmaz~ Eğer yaşamanıza izin ve...