-28-

265 17 260
                                    

29 Ekim 1923

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

29 Ekim 1923

"Sakin olur musun dostum? Sadece beş dakikalık bir konuşma yapacaksın o kadar. Zaten konuşman hazır değil mi?" diyen Sovyetler Birliği'ni omuzlarından tutup sarsarak "YA YANLIŞ BİR ŞEY SÖYLERSEM!? CUMHURİYET İLAN EDİLİYOR! YA YANLIŞ BİR ŞEY SÖYLEYİP HALKIN KÖTÜ DÜŞÜNMESİNE SEBEP OLURSAM!?" diye bağırdı Türkiye.

Göz deviren Afganistan, elini Türkiye'nin omzuna koyup hafifçe sıktı. "Sakin ol Türkiye. Her şey iyi olacak. Sen koskoca imparatorlukları ülkenden def ettin. Babana karşı durdun. Bence artık hazırsın her şeye."

"Gerçekten mi?" diye soran heyecanlanmış olan Türkiye, parıldayan gözleriyle Sovyetler Birliği'ne ve Afganistan'a bakıyordu. "Kesinlikle Afganistan haklı. Hazırsın. Git ve onlara güçlü bir ülke nasıl konuşma yaparmış göster!" diye haykıran Sovyetler Birliği'nden gaz alıp "GÖSTERECEĞİM!" diye bağırıp odadan çıktı Türkiye.

"Eline yüzüne bulaştıracak değil mi?"

"Bulaştırmazsa tuhaf olur."

-

"E-ee ş-şey b-biliyorum çok büyük bir savaşı atlattık. Hatta bu bizim kurtuluş savaşımızdı ama eminim ki cumhuriyetle beraber daha iyi geleceklerimiz yarınlarımız olacak." derken tir titremekten kürside bulunan kağıttaki yazılar gözünün önünden kayıyor, böylece zar zor kekeleyerek okuyordu. Kalabalıktan birinin "GERÇEK DUYGULARINI SÖYLE! SENİ DİNLEMEK İSTİYORUZ!" diye bağırmasıyla eli ayağına dolaşıp yanlışıkla kürsiyi devirdi. Yere saçılan kağıtları toplayamayacak kadar utanıyordu. Derin bir nefes alıp verdi.

"Çok özür dilerim! Bu kadar şehit olduğu için özür dilerim! Şu an bir cumhuriyet kuruldu ama işler iyiye gider mi bilmiyorum! Özür dilerim! Lütfen hep beraber gayret gösterelim! Türk milleti yeniden altın çağını yaşasın!"

"TABİİ Kİ YAŞAYACAK!"

"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!"

-Şimdi-

Normalde bu günlerde hep en şık kıyafetini giyerdi Türkiye. Ama bu sefer normal bir insan gibi halka karışmak için siyah sweatshirt ve koyu mavi kot pantolonu giymişti. Birden soğuyan hava bütün ülkeleri tedirgin etmişti. Kıbrıs adasına çok uzun bir zamandan sonra kar yağmıştı. Daha doğrusu Afrika ve yakınlarındaki yerlere kar yağmaya başlamıştı.

Bu belki Dünya'daki su sorununu çözerdi. Lakin savaş için pek de iyi bir sonucu olmazdı. Avrupa soğuyan hava yüzünden endişeliydi. Ruslarla olacak Avrupa savaşı soğuyan hava yüzünden Rusların leyhine işliyordu.

Rusya, şimdiden Ukranya'yı saf dışı bırakmıştı. Ukrayna hava şartları yüzünden saldırı yapmak yerine savunma yapıyordu. Finlandiya bunu öğrenir öğrenmez sınırına bütün askeri gücünü yığmıştı. Almanya ilk başta Fransa ve Birleşik Krallık tarafından gelen saldırılara güçsüz kalmış ve Avusturya yüzünden bir sürelik saldırı yapmayı bırakmış olsa da Rusya sayesinde geri toparlamıştı. Macaristan ve Polonya'dan gelen destekle Fransızları sınırlardan geri çekmeye başlamış, hatta ülke topraklarına girmek üzereydi.

Herkes bir şeyle uğraşırken Türkiye yerinde sayıyordu. Bir yer kaybetmiyordu ama kazanmıyordu da. Sadece şehit haberleri yüzünden halk üzülüyordu. Her şehit de Türkiye'nin kalbine bir acı saplanıyordu. Suriye ve Irak kısmında resmen insan harcanıyordu. Türkiye bir karar almıştı. Meclise bir karar sunacaktı. Bunun için de Hatay'dan Ankara'ya gelmişti.

Hava şartları yüzünden ani iniş yapan uçaktan meclise kadar yürümek istemişti Türkiye. Yanındaki askerler kabul etmek istemese de komutan o olduğu için. Emiri kesindi. Emire itaatsizliğin cezası büyüktü. Özellikle de Dünya savaşı zamanında kimse emire itaatsizlik gibi bir yanlış yapmak istemezdi. İnsanlar korkuyordu. Ama daha çok askerler korkuyordu.

Ülkeler savaş zamanında acımasızdı. Kafalarına "Halkımın geleceği için." sözü kazındıysa o ülke en güçlü silahtan bile tehlikeliydi. Şu an Türkiye, her ne kadar belli etmese de yavaş yavaş o hâle geliyordu. Yaşayan bir ölüm makinesi. Karşısına Türk dışında her kim çıkarsa öldürmeye hazır biri.

Türkiye bütün ülkeler için bir tehditti. Hiçbir ülke onun karşısında bulunmak istemiyordu. Askeri gücü üstün olan ülkeler bile Türkiye'yle tek başına karşı karşıya geldikleri zaman belki yenilmezlerdi ama Türkiye onların bedenine büyük bir zarar verebilirdi. Küçüklüğünden beri askeri eğitim almış bir ülke, hem çok iyi silah kullanabilir hem de çok iyi dövüşebilirdi. Bir yerden sonra ülkenin kendine has gücü biter, fiziksel güç başlardı. Türkiye, has güçte üstün olmayabilirdi Avrupa ülkelerinden ama fiziksel güçte kesinlikle üstündü.

O bir asker olarak doğdu, meslek seçeceği zamanda bir komutan oldu. Her türlü mevkide iyi. Deniz, hava ve kara kuvvetlerinin komutanı Türkiye Cumhuriyeti. Yenilmez değil ama yenilmesi zor bir ülke. Her darbede, her savaşta, her verilen şehitte tekrar anka kuşu gibi doğan bir ülke. Sıfatları gücü gibi değil. Gücü belki bitecek bir gün. Ama o gün bu gün olmayacağı kesindi. Türkiye Cumhuriyeti, gelişmekte olan bir ülke. Ve yavaş yavaş gelişimini tamamlayacak. Baharda Yunanistan'la yaptığı savaş onu gelişiminin önemli bir kısmıydı. Eğer ki bu savaşı kazanırsa Türkiye Cumhuriyeti, yükselişe çıkacağı kesindi.

Hem kendisini hem de diğer Türk devletlerini peşinden sürükleyecekti.

"Sayın Cumhurbaşkanı Çağrı Türk?" diyen adam, düşmek üzere olan Türkiye'yi son anda tuttu. "İyi misiniz?" diyen adama başını kaldırmadan göz ucuyla bakan Türkiye, "Özür dilerim." diye mırıldanarak geri çekildi. "Eğer meclise gidiyorsanız size bir taksi çağırabilirim."

"Gerek yok." diyerek kapşonunu biraz daha çekiştirdi Türkiye. Beş yaşında anca olan bir çocuk, Türkiye'yi işaret ederek "BAY TÜRKİYE ANKARA'YA GELMİŞ!" diye bağırınca etraftaki bütün insanlar Türkiye'nin etrafına doluştu.

"Lütfen gitmem gerek." diyen Türkiye, sıvışabileceği bir yer arıyordu ki bir tane kadın "Bu sene kutlamalar neden olmuyor? Şehitlerimiz var evet onlara destek olmamız ve umutsuzluğa düşmediğimizi göstermek için kutlamaların yapılması gerekmez mi?" diye sormasıyla kapşonunu indirip etrafındaki insanlara baktı. "Kutlamalar gereken güvenlik önlemiyle olacak merak etmeyin. Hatta meclisin önünde olacak. Cumhuriyet hâlâ devam ediyor kimse de bu devleti yıkamaz." diyerek tek tek insanlara sarılıp meclise gitti.

-

"Delirmiş mi bu!? Savaş zamanında ne toplu kutlaması!?" diye haykırarak etrafta dolaşan Rusya'yı omuzlarından tutup koltuğa oturttu Amerika.

"Bir sakin ol! Hem halkının bir rahatlamaya ihtiyacı vard-"

Amerika sözünü tamamlayamadan içeri dalan Türkmenistan, "ANKARA! BOMBA! MECLİSİN ÖNÜNDE! SURİYE YAPMIŞ!" diye bağırdı.

Amerika sözünü tamamlayamadan içeri dalan Türkmenistan, "ANKARA! BOMBA! MECLİSİN ÖNÜNDE! SURİYE YAPMIŞ!" diye bağırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sırlar Dünyası - DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin