"Size otuz yıl vermiştim."
"Sadece iki yıl daha istiyoruz! Bu kadar gaddar olma!" diye bağırdı yaşlı adam. Yanındaki karısını arkasına saklayarak öfkeli gözlerle karşısındaki ölümsüz yaratığa baktı. Kıkırdayan yaratık "Olmaz~ Eğer yaşamanıza izin ve...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Efendim, Suriye gemilerimizden ikisini batırmış."
"Bütün kıyı şeridini kurşun yağmuruna tutun! Ben mi söyleyeyim!?"
"Efendim, Libya müttefik olmak istiyor!"
"Rusya'yla görüşmemden sonrasına bir görüşme ayarlayın!"
"Efendim, Arabistan ülkemizdeki Araplar'ı kışkırtarak darbe yapmaya çalışıyor!"
"Sorun çıkaranı ya sınır dışı edin ya da denize atın."
"Türkiye!" diye bağırarak odaya giren Yunanistan'a dönüp "Ne bok oldu yine!?" diye bağırdı Türkiye. Ağlamaya başlayan Yunanistan, dizlerinin üstüne düşerek "Girit! Oğlum!" diye bağırmaya başladı.
"Hey! Hey! Ağlama ne oldu!? Girit nerede!?" diyerek Yunanistan'a sarıldı. "Deprem olmuş! Girit kalp krizi geçirdi!" diye bağırarak daha çok ağlamaya başladı. Ayağa kalkan Türkiye, "Bayan Yunanistan'ı ülkesine güvenli bir şekilde gönderin. Girit ve adanın durumu hakkında hızlıca rapor istiyorum." diyerek odadan bir hışımla çıktı.
"E-efendim..." diye kekeleyen genç çocuğa dönen Türkiye, bıkkın bir ifadeyle "Yine ne oldu?" diye sordu. "H-hani cumhurbaşkanı Araplarla birlik olmalı bir müslüman ordusu kurmalıyız demişti ya?"
Türkiye "Lafı gevelemeden konuş lütfen." deyince genç çocuk gözlerini kapatıp birkaç adım geri çekildi. "Halk buna karşı isyan etmiş ve cumhurbaşkanı külliyesinin önüne yığılmış. Askerler de engel olmuyormuş."
"Cumhurbaşkanını oradan çıkarın. Sınır dışı edin." diyerek adımlarını hızlandırdı. Genç çocuk da onu takip etmeye başlayarak "Emin misiniz efendim? Kim cumhurbaşkanı olacak? Ayrıca buna yetkiniz var mı?" diye soruları sıraladı. Gülümseyen Türkiye, "Benim her şeye yetkim var. Ben bu ülkenin ta kendisiyim. Bir insana hesap verme yükmüm yok."
-
"Moldovacık~" diyen Romanya, sinsice güldü. "Hadi ama ablandan mı kaçıyorsun? Çok ayıp. Eskiden benimle yaşamak için can atardın? Şimdi de senin o aciz canını istiyorum." diyerek bir adım öne attı. "Dikkat et de o can senin canın olmasın." diyerek ağaçtan Romanya'nın üstüne atlayıp yere düşürdü, Moldova.
"NEREDEN ÇIKTIN BE!?" diye bağıran Romanya daha silahına uzanamadan Moldova silahını aldı ve Romanya'nın anlına dayadı. "Hadi oyun oynayalım ablacığım."
"Oynayalım Moldova. Oynayalım. Ama dikkat et ihanet sana bir kazık gibi geçmesin." diyen Romanya, kıpırdamayı bırakarak gülümsedi. "Neyden bahsediyorsun se-"
Birden sözü kesilen Moldova, gözlerini sırtına batırılmış demir çubuğa çevirdi. "S-sen nasıl?"
"Onun sayesinde." diyen Romanya, Moldova'yı üstünden itip yere yapıştırdı. Hâlâ hiçbir şey anlamayan Moldova, çırpınarak "Kimden bahsediyorsun sen!?" diye bağırdı.
