"Size otuz yıl vermiştim."
"Sadece iki yıl daha istiyoruz! Bu kadar gaddar olma!" diye bağırdı yaşlı adam. Yanındaki karısını arkasına saklayarak öfkeli gözlerle karşısındaki ölümsüz yaratığa baktı. Kıkırdayan yaratık "Olmaz~ Eğer yaşamanıza izin ve...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Yarabbim ben nasıl böylelerinin arasına düştüm?" diyen Özbekistan eldivenlerini giydi. İkide bir "İyi olacak mı oğlum? İyileşecek di mi? Özbekistan bir şey söylesene!" diyerek kendisini sarsan Çin'i itti Özbekistan. "Çin yeter!" diye bağırıp nefes aldı. "Bak ben ülke doktoru değilim. Bu zamana kadar sadece insanları iyileştirdim zaten şurada iki yıllık doktorum beni germe! Elimden geleni yapacağım ama hemen umutlu olma."
Gözleri yaşlı anneye bakıp iç çekti Özbekistan. "Üzgünüm. Belki beni duygusuz zannediyorsun ama durum bu. Kuzey Kore'nin iyileşeceğine söz veremem. Sen şükret oğlunu tedavi etmeyi önerdim. Şahsen hâlâ abime yaptıklarını unutmadım cani kadın. Lütfen sessizce ameliyatın bitmesini bekle." dedikten sonra ameliyathaneye girdi.
"Bazen aynı dedesi." diye mırıldanan Doğu Türkistan'a baktı Azerbaycan. "Bir şey mi dedin abi?" diyen Azerbaycan'a gülümseyip "Hayır kardeşim." dedi Doğu Türkistan.
Hıçkıran Çin, sandalyeye oturup dirseklerini bacaklarına koyup iki elini birleştirerek anlını ellerine yasladı. "Oğlum.." derken sesi titriyordu. Nefes alıp veren Amerika eğilip Çin'e sarıldı fısıldadı. "Sakin ol. İyi olacak."
"Amerika ne yapacağım ben? Ya ona bir şey olursa? Dayanamam!" diyerek Amerika'ya sarıldı Çin. "Bir şey olmayacak Hui Yin. Kuzey uyansın ikisine açıklayacağız. Eminim ikisi de seninle yaşamak ister." derken Amerika yutkunmuş gözlerini tavana çevirmişti. Ama sakın Güney'e o kadar korumacı davranma. Güney biraz başına buyruktur." derken kıkırdadı Amerika. Kıkırdayan Çin, "Senin yüzünden öyle." deyince Amerika güldü. "Ne yapsaydım? Benim oğlum da Kuzey gibi ana kuzusu mu olsaydı?"
"Ya da iyi yaptın ne güzel küçükken Güney sana kızınca benim yanıma geliyordu seni sinir etmek için."
"Çok korkuyordum bir gün bir asker onu vuracak diye."
"Tembihlemiştim sınırdakileri. Kuzey ve güney tekken rahatça geçebilirlerdi."
-Geçmiş-
Sudan çıkan Güney Kore önüne gelen saçlarını arkaya atıp çığlık atarak kaçan insanlara göz devirdi. "Hayatlarında hiç sudan çıkan ülke görmedi mi bunlar?" diyerek söylenerek yürüyerek Şanghay sokaklarında dolaşmaya başladı. "Neredeydi bu malikane?" diyerek ayağını yere vurdu. Bir polis, Güney Kore'nin yanına gelip gülümsedi. "Merhaba Güney Kore Cumhuriyeti. Ne aradığını sorabilir miyim?"
"Soramazsın! Çin'in evini arıyorum!" dedikleri ingilizce korece karışıktı. Polis az çok anlamıştı. "Bayan Çin evinde olmayabilir." demişti polis. Bu cevaptan hiç memnun olmayan Güney Kore, polisin bacağına tekme atıp "APTAL İŞE YARAMAZ ÇİNLİ!" diye bağırmıştı.
Dişlerini sıkan polis, "Seninle mi uğraşacağım!? Baban olacak kapitalist seni hapisten almaya gelsin!" diyerek Güney Kore'nin kolunu tutmuştu. Kolunu tuttuğu anda Güney Kore büyük bir çığlık atarak ağlamaya başlamıştı. "Sus!" diye bağırsa da polis, Güney Kore ağlamaya devam ediyordu.