-Geçmiş-
"Seni hiç sevmiyorum Commie ama böyle güzel bir şeyden kimse mahrum kalmamalı!" diye haykıran Amerika, zorla Sovyetler Birliği'ne kolayı içiriyordu. İlk başta Sovyetler Birliği itiraz etse de içince tadı çok hoşuna gitmişti.
"Dostum sende iç hadi! Lütfen!" diye haykıran Sovyetler Birliği, Türkiye'ye zorla kolayı içirmeye çalışıyordu. Türkiye ise Amerika'nın sırıtışını gördükçe içmemek için daha çok direniyordu. Türkiye "Hayır Sovyet! İstemiyorum!" diye haykırınca Sovyetler Birliği omuz silkip "Peki." diyerek koltuğa oturdu.
"Bu arada poşette ne var dostum? Merak ettim! Normalde her şeyi bana gösterirsin özellikle de yiyecekleri!" diyen Sovyetler Birliği, poşette ne olduğunu aşırı derecede merak ediyordu. On yıl görüşmedikleri için aralarının bu kadar açılmasına üzülüyordu.
Bir poşete bir de Sovyetler Birliği'ne bakan Türkiye, "İnşallah küfür yemem." diye mırıldanarak poşedi masaya koydu ve içinden Safranbolu ve Afyonkarahisar lokumu çıkardı. "Lokum tatmak ister misin?"
"Tatlı mı?"
"Evet. Hem de Antep fıstıklı."
"Ne duruyon lan o zaman!? Aç şunu da yiyelim!"
Sovyetler Birliği'nin bu haline kıkırdayarak kutunun dışındaki jelatini çıkardı sonra da kutuyu açtı. Bir tane lokumu alıp ağzına attı Sovyetler Birliği. Türkiye'nin yanına yaklaşan Amerika "Yandın Turkey. Commie asla yapışkan yiyecekleri sevmez." diye fısıldayarak kıkırdadı. Göz deviren Türkiye, "Kes sesini." diye fısıldayarak endişeyle Sovyetler Birliği'ne baktı.
Birkaç lokum daha yiyen Sovyetler Birliği, "Bunun tadı harika! Kesinlikle her ziyaretinde bana bundan getireceksin!" diye haykırdı. Lakin sonra durdu ve Türkiye'ye ciddi bir şekilde bakarak "Adı neydi bu tatlının?" diye sordu.
Gülümseyen Türkiye soruyu "Lokum." diye yanıtlayınca Sovyetler Birliği ellerini birbirine vurdu bir çocuk sevinciyle. "Harika! Asla unutmayacağım bu ismi!"
Günün geri kalanında Amerika ve Türkiye'nin kendi aralarında didişmeleri ve Sovyetler Birliği'ni etkileme çabalarıyla geçmişti. Sonuç olarak o gün ikisi de yanağına bir öpücük olarak mutlu olmuştu. Evden çıktıklarında ikisi de elini yanağına koyup "Beni seviyor." diyerek aynı şeyi söylediklerini fark edene kadar sessizce durdu. Fark ettiklerinde birbirlerine söverek evlerine gitmiştiler.
-Şimdi-
"O seni seçtiği zaman çok üzülmüştüm. O son kez bizimle görüştüğünde benim omzuma vurmuşken sana 'Seni seviyorum ve her zaman da seveceğim.' demişti." diyerek burnunu çekti Amerika. "Bunun için ağlamayacaksın değil mi? Zaten artık sen Japonya'yı seviyorsun." diyen Türkiye, eskimiş beyaz kapıyı açtı.
İçeri girdikten sonra eskimiş evin etrafını inceleyen Türkiye, kollarını kendine sararak "Birleşmiş Milletler'e bura hakkında yalan söylemek beni üzüyor." dedi. Kıkırdayan Amerika, "O gerçekten saf bir kalbe sahip. Burayı Milletler Cemiyeti'nin evi sanıp elli altı yıl yaşadı. Ve hiç evin bodrumu olduğunu ve bodrumda Varşova Paktı'nı sakladığımızı öğrenmedi." diyerek yerdeki seksenlerden kalma halıyı çekip parkeye eliyle bastırdı ve açılmasını sağladı.
Gülümseyerek Türkiye'ye bakan Amerika "Sence Varşova onu uyandırdığım için beni boğar mı?" diye sordu. Kıkırdayarak "Muhtemelen evet. Ama ona hediyeyi hemen verirsin seni boğmadan hediyesine iltifatlar etmeye başlar." diyen Türkiye, açılan yerden aşağı atladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/276922332-288-k310608.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar Dünyası - Düşüş
Fiksi Ilmiah"Size otuz yıl vermiştim." "Sadece iki yıl daha istiyoruz! Bu kadar gaddar olma!" diye bağırdı yaşlı adam. Yanındaki karısını arkasına saklayarak öfkeli gözlerle karşısındaki ölümsüz yaratığa baktı. Kıkırdayan yaratık "Olmaz~ Eğer yaşamanıza izin ve...