-14-

235 18 126
                                    

"Sınırda kutlama yapmak harika bir fikir Kazak abi!" diye haykıran Özbekistan, sevinçle Kazakistan'a sarıldı. Kıkırdayan Kazakistan, Özbekistan'ın saçlarını okşayarak "Bana değil Keneş'e teşekkür et. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan sınırlarının tek günlüğüne birbirine karşı kısmen açık olmasını o sağladı." diye fısıldadı kulağına. Sevinçle yerinden zıplayan Özbekistan, koşup Türk Keneşi'ne sarıldı. Gülümseyerek Özbekistan'ın saçlarını okşayıp "Hadi Azer'e yardım et. Ben de pastayı ve diğer yemekleri getireyim." dedi Türk Keneşi. "Yaşasın!" diye haykırarak Azerbaycan'ın yanına koştu Özbekistan. 

"İslam Birliği'ni çağırsa mıydık acaba?" diye soran Türkiye sessizce kıkırdadı. Elleriyle ağzını kapatıp sessizce gülen Doğu Türkistan, "Aslında gelmeye gerçekten istekliydi." deyince Türk Keneşi arkasına dönüp "Gerçekten mi?" diye sordu. Elindeki çiçekleri vazoya özenle koyan Türkmenistan gizlice gülümseyerek "Sonuçta Kırgızistan da Özbekistan da onun bir üyesi. Zaten İslam Birliği çok hoşgörülü bir hanımefendi. O herkesin bağımsızlık gününü kutlar din fark etmeksizin." dedi. Yüzündeki gülümsenin kaybolmasıyla başını başka yöne çeviren Türk Keneşi, "Doğru ya." diye mırıldandı.

Türkiye'nin koluna dirseğini vuran Doğu Türkistan, "Eğer bu haber onu bu kadar üzdüğümüze değmezse seni Çin seddine çivilerim." diye fısıldayarak  kaşlarını çattı. Kendinden emin bir şekilde gülümseyerek "Merak etme. Bugün hiçbir şey bu güzel haberi mahvedemez." diye fısıldadı.

Kendinden baya uzun olan iki abisinin omzuna tutunarak sallanan Türkmenistan, "Asla asla deme kızıl abim." diye fısıldadı. "Yaprağım seni temin ederim ki bu haber Dünya'yı sarsacak ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kemiklerini sızlatacak." diye fısıldadı Türkiye. Gözleriyle uzun masaya tabakları dizen Türk Keneşi'ni işaret ederek "Merak etmeyin. Eminim Osmanlı'nın kemikleri zıngır zıngır sızlıyordur. Ondan daha iyi bir baba figürü olduğu kesin." dedi Doğu Türkistan. Ardından Türk Keneşi'ne yardım etmeye başladı.

"Asla affetmeyecek." diyen Türkmenistan derin bir iç çekti. "Bu ailede onu üçümüz dışında herkes sever lakin biz üçümüz bize yaptıkları yüzünden asla onu affetmeyeceğiz. Değil mi Yaprağım?" diyen Türkiye, sert bakışlarını Türkmenistan'a dikmişti. Türkiye'ye bir tokat atan Türkmenistan, "Şüphen mi var?!" diye bağırdı. Yanağını ovalayan Türkiye, "Tabii ki hayır. İşte benim güzel ve güçlü Yaprağım!" diye haykırdı. Ve kıkırdayarak Türkmenistan ile beraber çiçekleri vazolara yerleştirmeye başladı.

"Özbek bu nedir?" diye soran Kırgızistan, korktuğu şeyin başına gelmemesini istiyordu. "İpte yürüyeceğim! Bu yüzden var o!" diye haykıran Özbekistan, demire tırmanıp ipin üstüne çıktı. "Özbek! Saçmalamayı kes! Düşebilirsin!" diye bağırıyordu Kazakistan aşağıdan. Ne olur ne olmaz diye ipin altına geçmişti.

İpin üzerinde yavaşça yürümeye başlamış olan Özbekistan, kollarını iki yana açmış bir şekilde dengesini korumaya çalışıyordu. Göz ucuyla aşağıda ona endişeyle bakan kardeşlerini ve Türk Keneşi'ni görünce kıkırdadı. Aklına gelen fikirle durdu.

İpin üzerine birkaç kere zıpladı ve son kez zıplayarak havadan takla attı ipe tutunarak sallanarak dönmeye başladı. Birkaç kere döndükten sonra ipin üstüne çıktı. İpin üzerine oturup bacaklarıyla ipe tutunarak ters bir şekilde aşağıda korkudan ve heyecandan nefesleri kesilmiş olan kardeşlerine Türk Keneşi'ne baktı.

Ters haldeyken elleriyle ipi tutup takla attı. Artık sadece ipi elleriyle tutunuyor ayakları ise boşluktaydı. "Allah'ını seversen in şuradan! Şimdi kalp krizi geçireceğim!" diye bağıran Türkiye'ye kıkırdayarak "Peki abiciğim." diye cevap verdikten sonra takla atarak yere indi.

Herkes tuttuğu nefesi bırakmıştı. İnsanlar alkışlarken bütün Türk ülkeleri Özbekistan'ın kafasına vurmuştu. Özbekistan kafasını ovalamakla meşgulken Türk Keneşi sıkıca sarıldı Özbekistan'a. Sarılmayla Özbekistan, Türk Keneşi'nin hızlı atan kalbini hissetmişti. Çok korkmuştu anlaşılan. "Sakin ol Türk Keneşi. Ben iyiyim. Alt üstü birkaç takla attım biraz da ipte yürüdüm o kadar."

"Lütfen, beni korkutma böyle. Size bir şey olursa ben yaşayamam."

Gerçekten yaşayamazdı. O Türk devletleri olmadan bir hiçti. Türk devletleri olmasa ölürdü. Belki de insanların insafına kalarak yaşardı. Yaşamak denirse tabii...

Kazakistan'ın "Kırgız kesinlikle hayır!" diye bağırmasıyla irkilmişti Özbekistan ve Türk Keneşi. "Senden izin almıyorum kardeşim." diyerek sarı elbisesinin eteğini tutarak döndü Kırgızistan.  "Dönüp durma! Zaten elbise demeye bin şahit lazım!" diye bağırarak üstündeki ceketini Kırgızistan'ın beline bağladı. Kıkırdayan Kırgızistan, "Kimden kıskanıyorsun beni? Zaten sadece Pakistan ve Rusya'yı çağırdık." deyince Kazakistan "Sorun o Rus ayısı zaten!" diye bağırdı.

Ve birden büyük bir ses yankılandı. Rusya, Kazakistan'ın kafasına baya sert bir şekilde vurmuştu. Hâliyle Kazakistan acıdan dolayı çığlık atmıştı. "Düzgün konuş hakkımda. Yoksa bir dahakine bu kadar şanslı olmazsın."

Göz ucuyla bakarak olaya şahitlik etmiş olan Türkmenistan yutkunarak önüne döndü. Şans yine ondan yana değildi. "Türkmen!" diye seslenen Rusya, koşar adımlarla Türkmenistan'ın yanına gelip elindeki gülleri aldı. "Sen bırak ben hallederim. Şimdi eline diken falan batar canın yanar. Bunu istemeyiz." diyerek Türkiye gidince Türkmenistan'ın kulağına eğilip fısıldadı.

"Değil mi siyah gül?"

Kazakistan ve Azerbaycan'ın yemek tartışmasını izlemekten sıkılmış olan Kırgızistan, kollarını göğüs hizasında birleştirerek etrafı süzüyordu. İlk defa bağımsızlık günü bu kadar neşeli ve eğlenceli geçiyordu. Okçuluk yarışları yapan mı dersin? Yöresel halk dansı yapan mı? Yoksa at biniciliği yarışı mı? En güzeli de Türk ve komşu ülkelerin gelmesiydi. En azından dost olan komşu ülkeler gelmişti. Moğolistan'ı çağırmak istese de son hadiseden sonra bir olayın çıkmaması için çağırmayı istemedi.

Birden gözüne kalabalıkta biri takılmıştı. Yeşil, beyaz ve kırmızı saçlarıyla sarı gözlerini Kırgızistan'a odaklamış sırıtıyordu. Yanlış gördüğünü düşünerek gözlerini ovuşturdu Kırgızistan. Ama hâlâ orada kendisine sırıtarak bakan kişi duruyordu. Sinirle ellerini yumruk yaparak sıktı ve o tarafa doğru koştu.

İnsanlar kendilerine koşarak gelen Kırgızistan'ı fark edince kenara çekilmişti. Kırgızistan önündeki kişiye gözlerini odaklamış koşmaya devam ediyordu. Etrafta kimsenin bulunmadığı bir yere gelmişti.

Kulağına Türkiye'nin "Kırgız! Hadi neredesin!? Vakit geldi!" diye bağırması geliyordu ama şu an pek umrunda sayılmazdı. Onu bulmak ve burada ne işi olduğunu sormak istiyordu. "Tik tak Kırgızistan. Vakit geldi." diyen sesi duyunca öfkeyle bir küfür savurdu. "Huzur süreniz doldu Kırgızistan. Şansına küs. Savaş artık başladı."

"NE HALT DİYORSUN SEN BE!? YİNE NE SAÇMALIYORSUN T-"

Cümlesi bitemeden kutlamaların bulunduğu yerden büyük bir patlama sesi gelmişti. Her şeyi düşünmeyi bırakmış olan Kırgızistan, ne yapacağını bilemeden kutlamaların bulunduğu yere koşuyordu.

Yüzüne gelen birkaç kağıtla durdu ve kağıtları inceledi. Türkiye'nin imzası bulunduğu kâğıtlardı. Biraz daha inceleyince kağıtların ne olduğunu anladı.

Evlat edinme formu...
______________________________________
925 Kelime

Savaşı başlatacak olan çatışma başlamış bulunmakta. Artık savaş başladı. Yakında çoğu ülke bu savaşta olacak. Yine olan Türk ülkelerine oldu. En güzel gün en berbat güne dönüştü yine. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Görüşürüz!💙🌊☁️

Sırlar Dünyası - DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin