-Geçmiş-
İki beşiğin ortasına gelerek dizlerinin üstüne oturdu genç kadın. Babasını ve annesini kaybettikten sonra tek düşünebildiği ülkesinin yararı iken şimdi bu iki minik kız çocuğunu da düşünmek zorundaydı. İki minik kızı daha yeni doğmuşlardı. Korunmaya ve yol gösterilmesine muhtaçtılar.
Yavaşça beşiklerin üstündeki tülü kaldırarak bebeklerin yüzünü gördü. Gelen ışıkla beraber ellerini kıpırdatan minik bebek gözlerini daha açamayacak kadar küçüktü. Titreyen elleriyle dikkatlice minik bebeği kucağına alıp kendi etrafında yavaşça döndü. "Minik güzel kızım. Söz veriyorum iyi bir anne olacağım. Her zaman seni koruyacağım."
Gözlerini hafif açan küçük bebek, elini zor da olsa kaldırdı ve βυիαяα ԻαηΙιցι'ηιη yanağına dokunarak güldü. Bebeğin gülüşüyle normalde buz gibi olan vücudu birden ısınmaya başladı. Bebeğin gülüşü, minik dudakları, pembeleşmiş tombik yanakları ve açık kahverengi çekik gözleri genç kadının içte içe çığlık atmasına neden oluyordu. Binlerce kez dua ediyordu. Böyle bir güzelliğe bakma şerefine layık olduğundan şükrediyordu.
-
"Safevi! Bırak kızımı! Yoksa canını alırım!" diyerek Safevi'ye atılan Buhara Hanlığı'nı fark eden Safevi, Güneş gibi parlak gözleriyle Buhara Hanlığı'na baktı ve "Eğer ki bir adım daha at! O zaman bu bebeği aslanlarıma ziyafet olarak sunarım!" diyerek kucağındaki bebeğe sıkıca sarılıp ata bindi. "Bunu yapamazsın! Senin de çocuğun var az insaflı ol! Bırak kızımı!" diye bağıran Buhara Hanlığı'na gülümseyerek baktı. "O toprakları almaya çalışmaktan vazgeçtiğin zaman önümde eğileceksin ve benim üstünlüğümü kabul edeceksin. İşte o zaman kızını geri alabilirsin. Şahit çekilmezsen diğer kızını da almaktan çekinmem." deyip hızlıca atıyla uzaklaştı.
Yere çöküp "Kızım..." diye mırıldanan Buhara Hanlığı, göz yaşlarına hakim olamayıp şelale misali akmasına izin vererek "KIZIM! BENİM CANIM KIZIM!" diye bağırmaya başladı. Emekleyerek gelen küçük bebek annesinin elinin üstüne elini koyup zor da olsa "A-an-ne!" dedi. Sözü duyar duymaz başını bebeğe çeviren Buhara Hanlığı, küçük bebeği kucağına alıp anlından öptü. "Söz veriyorum sana. Kardeşine kavuşacaksın. Onu geri alacağım. Gerekirse sizin için Safevi'ye yalvarırım. Yeter ki siz iyi ve yanımda olun."
-
"Ne demek o yok!? İstediğin oldu işte! Artık o topraklarda değilim! Önünde diz çöktüm daha ne istiyorsun!?" diyen Buhara Hanlığı kılıcını tam çekecekken Safevi, onun bileğini tutarak kılıcı kabzasından çıkarmasına engel oldu. "Sakin ol anlatacağım. Hemen celallenme. Kızını en kısa sürede alacağım."
"Alacağım? SAFEVİ KIZIM NEREDE!? HEMEN ONU GETİR BANA!"
Derin bir nefes alarak anlatmaya başladı Safevi. "Kızını kızım sandı Osmanlı. Güney Azerbaycan'ı kaçıracağına kızını kaçırdı. Ama söz onu da oğlumu da alacağım."
"Senin sözüne güvenmem ben. Sen de onun gibi pisliksin. Babam haklıydı siz kardeşler tamamen baş belasısınız."
-Şimdi-
"Merhaba Türkistan! Pardon, Güney Türkistan." diyerek gülen Afganistan'a karşı öfkeyle bakmaya devam eden Güney Türkistan, onun yaptığı her şeyi gözleriyle takip ediyordu. Eğer ki elleri direğe bağlanmış olmasaydı kesinlikle onun suratına bir yumruk geçirirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/276922332-288-k310608.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar Dünyası - Düşüş
Science Fiction"Size otuz yıl vermiştim." "Sadece iki yıl daha istiyoruz! Bu kadar gaddar olma!" diye bağırdı yaşlı adam. Yanındaki karısını arkasına saklayarak öfkeli gözlerle karşısındaki ölümsüz yaratığa baktı. Kıkırdayan yaratık "Olmaz~ Eğer yaşamanıza izin ve...