-17-

413 19 908
                                        

"Geç kaldım!" diye bağırarak etrafta koşan Japonya, zil sesiyle durmuş ve "Kim gelmiş olabilir ki?" diye mırıldanmıştı. Zil sürekli çalmaya başlayınca sinirlenerek kapıya gidip açmıştı. "İkide bir ne basıyon be- Konfederal!?" 

"Sana da merhaba Japon." diyerek eve girdi Konfederal Amerika. "Keşke Amerika gelseydi." diye mırıldanıp kapıyı kapatan Japonya, kollarını göğüs hizasında birleştirerek Konfederal Amerika'nın bulunduğu odaya gitti. "Odama ne hakla girersin!? Mahremiyet diye bir şey var!"

Elindeki belgeyi uzatarak "Bu hakla!" dedi Konfederal Amerika. Japonya belgeyi alır almaz yatağa uzanıp "Yatağın çok yumuşak Japon!" diye haykırdı. "İlk ve son kez yatıyorsun." dedikten sonra elindeki belgeyi inceledi. "BUNU KABUL ETMEMİ BEKLEYEMEZSİN!"

"Ne o? Yoksa seninle Sovyet'i unutmak için sevgili olmuş sevgilinle savaşmaz mısın?" diyen Konfederal Amerika, kahkaha atmaya başladı. Duvarda asıl olan katanayı alıp Konfederal Amerika'nın boğazına dayayarak "Kes o lanet sesini! O beni seviyor!" diye bağırdı Japonya. Belinden çıkardığı bıçağı Japonya'nın boğazına dayayarak "Ah zavallı! O hâlâ Sovyet'i seviyor! Hâlâ Sovyet'in fotoğraflarını saklıyor!" diye haykırıp bıçağı bastırdı. "Şimdi o lanet annenin lanetli kılıcını indir ve belgeyi imzala."

"İmzalamazsam?"

"Hükümetin imzalar ki zaten imzaladılar. Sadece Birleşmiş Milletler'in kurallarını uygulamak için imzalaman gerekiyor."

"Pisliğin önde gidenisin!" diyerek belgeyi imzalayıp Konfederal Amerika'nın suratına yapıştırdı.

-Geçmiş-

"Kon'nichiwa!" diye haykırarak gülümseyen Japonya'ya, herkes kendi dilinde "Merhaba." demişti. Masada herkes huzurla pastadan kurabiyeden yiyerek hafif alkollü içeceklerini içiyordu.

Sovyetler Birliği'nin "Türkiye!" diye bağırmasıyla bu huzur son bulmuştu. "Türkiye Cumhuriyeti! Eğer biraz daha saçlarımı koklamaya devam edersen derini orakla yüzüp kemiklerini çekiçle ezerek çorba yaparım!"

"Ayçiçekleri gibi kokması benim suçum değil." diyerek burnunu Sovyetler Birliği'nin saçlarına gömüp koklamaya devam etti. Göz devirerek ayağa kalkan Amerika, "Ben balkondayım, Birleşmiş Milletler sorarsa." demiş ve balkona gitmişti. "Duymadılar bile."

"Ben duydum seni. Ve merak edip yanına geldim America-san." diyen Japonya, ellerini arkasında birleştirerek hafifçe öne eğildi. Rüzgârda hafifçe toz pembe eteği sallanan Japonya'ya göz ucuyla bakarak "Defol git lanet Japon!" diye haykırıp balkondan aşağı bakmaya başladı.

New York bütün güzelliğiyle Amerika'yı selamlarken hafif esen rüzgar ise hem Amerika'nın hem de Japonya'nın saçlarını okşuyordu.

Kısa sürelik sessizlik Japonya'nın "Annem gibi cani ve ya katliamcı değilim!" diye haykırmasıyla son bulmuş ve Amerika'nın arkasına dönmesine sebep olmuştu. "Tabii, ben de kedi değilim(!)" diyerek göz devirdi Amerika. Göz devirerek Amerika'nın açık mavi gözlerine bakan Japonya, "Amerika sen zaten bir kedi değilsin. Ben de katliamcı değilim." deyip Amerika'nın yanına yaklaştı.

"Hayır ben kediyim!"

''Değilsin Amerika!"

"Öyleyim!''

''Değilsin!''

''Miyav! Miyav!''

"Miyavlayıp durma! Zaten yakışıklısın böyle tatlı da oluyorsun!" diye haykıran Japonya'ya kaşlarını kaldırarak "Gerçekten mi?" diye sordu Amerika. Japonya'nın nazik gülümsemesiyle karşılaşan Amerika, Japonya'yı bileklerinden tutup kendine çekti ve dudaklarının birleşmesine izin verdi ikisi de.

Sırlar Dünyası - DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin