4. bölüm

1.8K 192 8
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR!

***


Genç adam arabasına binmeden önce başını yukarıya kaldırarak gökyüzünü kaplayan bulutları görünce sıkıntıyla nefes almıştı. Az önce yaptığı konuşmadan içi sıkılmıştı. Havanın aniden kapatması ise bu sıkıntıyı daha da arttırmıştı. Aslan adamın araba kapısında duraksamasından bir sorun olduğunu anlamıştı.

"Aras abi?" Aras arabanın penceresinin açılması ile dikkatini kendisine seslenen Aslan'a baktı.

"Köye çıkmalıyız. Hava karardı, babaannemlerin yalnız kalmasını istemiyorum." Aslan genç adamı onaylarken arabayı çalıştırarak D kapısına doğru ilerlemişti. Aslan, arabayı üniversite kapısından çıkardıktan sonra sağa çekerek arabadan inmişti.

"Abi ben karşıdan binip limana, sonra da eve geçeceğim." Aras genç adamın boşalttığı direksiyona geçerek gün içinde ne yapması gerektiğini anlatmış sora da yola koyulmuştu. Araba Arsin sahilinden giderken kenarda duran araba dikkatini çekmişti. Kırmızı küçük arabayı hemen tanımıştı. Biraz geride durarak arabayı gözlemeye başladığında neden durduğunu anlamaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra içinde ki genç kız elinde telefon ile arabadan çıkarak kenardaki kaldırıma oturdu. Bir saat önceki gergin kızdan daha çok masum bir çocuğa benziyordu. Dikkatini çeken bir diğer şey ise yanından geçen dolmuşlarla ayağa kalkıp yeniden geri oturmasıydı. Yanından geçen dolmuşla genç kız yeniden ayağa kalkıp arabanın yanında durmasını beklemişti. Aras arabadan inen diğer ikizi görünce gülümsemeden edememişti.

"Öfken saman alevi gibi," diyerek arabasını çalıştırdı. Önündeki arabayı takip ederken kendisine korna çalan diğer araçları umursamamıştı. Bir süre daha ilerledikten sonra araba yol ayrımına girdiğinde genç adamın kaşları çatıldı. Araba kendi gideceği köyün yoluna sapmıştı. Aras arabayı takip ederken köy meydanından geçerek alt yola sapan arabayı takip etmekten vazgeçmişti. Kendi arabasını üst mahalleye doğru yönlendirirken hala düşünüyordu. İkizlerin babaannesinin köyünden olduğuna inanamıyordu. Arabasını evin önüne park edip aşağıya indiğinde yağmur yağmaya başlamıştı. Tam zamanında eve geldiğini düşünen genç adam pencereden kendisine heyecanla el sallayan kızını görünce gülümsemişti.

"Uy uşağum, ne eyi ettunda geldun." Yaşlı kadın torununu görünce sevinmişti. Aras'ın son günlerde sık sık köye gelmedi kadını mutlu ediyordu.

"Selamunaleyküm babaanne, nasılsın?" genç adam eve girerek kendisine paytak adımlarla koşan kızını kaldırarak kucağına almıştı.

"Aleykümselam oğlum, hoşgeldun da."

"Baba, bana şeker aldın mı?" küçük kızın sözleri ile Aras köye çıksa da çıkmasa da her zaman cebinde bulundurduğu şekerlerden bir tanesini kızına uzatıp yanağını öpmüştü. Ecem şekeri alır almaz sevinçle babasının boynuna sarılmıştı.

"Koca nene bak," Elindeki şekeri yaşlı kadına gösterirken Asiye Hanım çocuğun sevincine gülümsemişti. Salona geçtiklerinde "Acmisun oğlum," diye soran kadına başını iki yana sallayarak cevap vermişti. Kızını dizine oturtarak şekerin ambalajını açarken bir yandan da dışarıda ki yağmuru kontrol ediyordu. Evleri yüksekte olduğu için sorun olmasa da doğaya güven olmazdı. Hele ki heyelan olabileceğini bildiğiniz bir bölgedeyseniz. Aşırı yağış alan köyleri bazen Aras'ı tedirgin etmiyor değildi. İki dağ arasında akan dere yağmurların etkisi ile çağlayana dönüşebiliyordu.

"Keşke merkezde kalsaydınız babaanne,"

"Bişey olmaz, ha orasi, ha burasi."

"Ama orada daha güvende olurdunuz."

Tatlı HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin