Kapı tıklatma sesleri içinde uykusu açılmaya başlamıştı Leyla'nın. Başı çok ağrıyordu. Gözlerini aralayası yoktu, göz kapakları dahi ağrı içindeydi. Israrcı kapı tıklatmasından sonra içeri daldı Zehra Hanım. Yüzünde endişe vardı, Leyla hiç iyi durmuyordu. Saçları normalden fazla dağınık, beti benzi solmuştu. Leyla ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Beyni durmuş gibiydi. Gözlerini araladığında güneş ışığı kaşlarını çatmasına sebep oluyordu.
"Annem ne oldu sana, hiç iyi durmuyorsun?" Şefkatli bakışları ile yanına oturdu elini alnına koydu. Leyla'dan bir cevap bekliyordu.
"Ben...ben bilmiyorum."
"Dün gece geldiğimde dış kapıyı da kilitlememişsin. Hemen odana çıktım gayet mışıl mışıl uyuyordun. Yemeklere de dokunmamışsın. Ne yedin, neler yaptın?" Leyla idrak etmeye çalışıyordu ve bir bir gözünün önüne geldi. İki eli ile saç diplerini kaşımaya başladı. Sahneler tek tek gelip geçiyordu. Ama bir aralık vardı. Uyumuştu ve uyanmıştı. Başka yerdeydi. Hayal meyal hatırladığı anlarda Barış gözünün önüne gelmişti. Sahi nasıl eve gelmişti? Üstüne baktı, her zamanki pijaması üzerindeydi. Parçaları birleştirmeye çalışırken yorulmuştu. Kahretsin dün ilaçlarını içmemişti. Tek bir gün için sıkıntı olmazdı ama unutacak kadar ne yaşamıştı. Bütün parçaları birleştirmek için Barış ile konuşması lazımdı.
"Leyla neden daldın? Bir şey mi oldu?"
"Yok...yok geldim direkt uyumuşum. Sen ne yaptın dün gece?"
"Güzel arkadaşlar edindim. Bu şehir bana iyi gelmeye başladı Leyla."
"Ne güzel..." duraksadı, düşüncelere dalmışken Deniz aklına geldi. Artık bir sefer daha konusunu açmalıydı, hem de duraksamadan. "Deniz'in bizimle kalmasını istiyorum en azından ben üniversiteyi kazanana kadar." Bir nefeste söylemişti. Büyük bir beklenti içinde annesinin gözlerinin içine baktı.
"Leyla, ancak ve ancak arada nadir görüşmene izin verebilirim. Evimizde kalmak ne demek ben asla buna izin veremem. Güvenmiyorum, sen de bunu anlamıyorsun. Aslında hiç görmene izin vermezdim ama ben seni tanıyorum. Ne yapar eder benden habersiz onunla buluşursun."
"Kimsesi yok...bir tek ben varım. Nasıl buna göz yumuyorsun aklım almıyor. Tamam...ben ne demek istediğini gayet iyi anladım." Leyla'nın içine taş oturmuştu sanki. Deniz'in kendini idame edebileceğine inanıyordu ancak asla uzak olmak istemiyordu. Bir çözüm bulmalıydı. Bütün bunları bir kenara koyup duvardaki saate gözü ilişti. Öğlen olmasına az kalmıştı. Yine aksattım diye geçirdi içinden. Öğleden sonraki derslere katılırdı o da. Eve gelip ders çalıştığı olmuştu ancak hızlanması gerekti. Konular birikmeden düzene sokmalıydı.
Bu meselelerden önce içi içini yiyen dün geceki olay vardı. Zehra Hanım yataktan kalkıp boy aynasına döndü. İş için çoktan hazırlanmıştı. Topuz yaptığı saçlarına elleri ile dokunup düzelttikten sonra arkasını dönmeden Leyla'ya konuştu.
"Ben çıkıyorum. Bugün yoğunluğum belli değil. Akşama doğru sana mesaj yazarım. Aşağıda kahvaltı hazır duruyor. Yedikten sonra kaldır, bulaşık makinesine koy." Daha sonra arkasını dönüp Leyla'nın yanına gelip saçından öptü. "Görüşürüz annem."
Leyla ayağa kalkıp gerindi. Bugün hava yağmurluydu. Dolaba gidip kıyafetlerine baktı. Genel olarak siyah hakim olan dolabından forma üstüne giyeceği siyah yağmurluğu çıkardı. Şemsiyesi mor renkteydi. Şemsiyenin dış yüzeyinde küçük bir kar tanesi simgesi vardı. Leyla bu şemsiyeyi çok severdi. Kendine özel olduğunu hissederdi. Kıyafetlerini yatağın üstüne koyduktan sonra aşağı kata indi. Kahvaltısını güzelce yaptıktan sonra serzeniş içinde bulaşıkları koymaya başladı. Hiç hoşlanmıyordu bulaşık koymaktan. Leyla daha çok yemek yapmasını severdi. Gerçi yaptığı da yoktu. Ayda yılda bir mutfağa girmişliği vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA
Teen FictionBir kişide farklı evrenlerin olduğu dünya... Leyla farklı bir kişiliğe sahipti. Tanıyan kimse ilk konuşmasında onu çözemezdi, çözemedi. Kendi tabiri ile 'psikolojik olarak bozuk gelmişti bu dünyaya'. İki ayrı Leyla vardı içinde. Hangisi hakim olacak...