Bölüm 8

84 20 23
                                    

Deniz ve Leyla küçük bir otel odası kiralamışlardı. Odada iki baza, bir küçük buzdolabı, tüplü küçük televizyon, tuvalet ve banyonun birleşik olduğu bir odaydı. Leyla odanın perdesini araladığında eski binaları gördü karşısında. Bulundukları yer eski bir sokak içindeydi. Şehrin griliği burada hissediliyordu. Deniz odayı şöyle bir süzdükten sonra camın önündeki Leyla'ya baktı. Sabahtan beri huzursuzluğu belli oluyordu. Yatağın birine oturup ona seslendi.

"Leyla otur hadi konuşalım." Leyla arkasını dönüp kendi yatağının önündeki aynaya baktı. Yüzü çökmüş gibiydi. Göz altları mosmordu. Buraya geldiğinden beri ilaçlarını almayı kesmişti. İçten içe onların kendine iyi geleceğine inanmıyordu. Göz kapaklarını uzun bir süre kapatıp açtıktan sonra kendi yatağına oturdu. En yakın dostu onun gözlerine bakıp bir şeyler söylemesini bekliyordu.

"Düzenli bir hayata başlamak istemiştim. Ama peşimi bela bırakmıyor be Deniz." Leyla acı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "İnsanlar nasıl bu kadar güçlü kalabiliyor? Dertlerinden nasıl üste çıkabiliyorlar?" Derin bir nefes alıp verdi. " Güzel bir şehre yerleşmiştim. Son senemdi ve çalışmak da istiyordum. Annem ile aramız hafif düzeliyordu. Sonra...sonra o Allah'ın belası girdi hayatıma. Ne hissediyorsam anladığını sanıyordum, ya Deniz ben o aptala güvendim. Hiç akıllanmam, ama yook bundan sonra kimseye güvenmeyeceğim. Kendim dahil."

 Komik gelmişti dedikleri. Zaten ilk başta kendine güvenmiyordu. Yapacaklarından kendi de korkuyordu. Leyla biliyordu içindeki iki insanı. Sakin kıyıda tutmak isterdi hep kendini ancak öyle anlar olurdu ki o uslanmaz tarafı devreye girerdi. Bütün kötülükleri yapardı, yaptırırdı. Leyla bunları yaparken asla pişmanlık duymazdı, yaptıktan sonra bir köşede pişmanlığını bastırmaya çalışırdı. Bütün okulu ateşe veren o değilmiş gibi, kendi dahil içinde yanmayı bekleyen o değilmiş gibi davranmak istiyordu. Esma...bir zamanlar arkadaşı olan Esma'yı da kendi bulunduğu odaya kilitlememiş gibi hayatına devam etmek istiyordu. Esma köşede ağlarken 'Lütfen Leyla' derken Leyla'nın 'Çok eğlenceli bir oyun değil mi?' diye Esma'ya karşı kahkahalarını hatırlamak istemiyordu. 

"Leylam yine daldın. Kim o hayatına giren şerefsiz? Sana ne yaptı!" Leyla ayağa kalkıp oda içinde depar atarak konuştu.

 "Barış...Barış Çağrı Avcı. Ona karşı...içimde bir şeyler vardı yani...yani hissetmeye başlamıştım. Güzel gözleri ile bana bakıp sarılırdı. Ellerimi çok severdi, her oturduğumuzda ellerimle uğraşırdı. O kadar güzel inandırdı ki iyi biri olduğuna gözlerim onun arkadaşlarını asla görmedi. Arkadaşı Selin uyardı beni. Ama gözlerim görmek, kulaklarım duymak istemedi.  Bir akşam bana dedi ki seni arkadaşlarımla tanıştırayım, artık zamanı geldi. İsteksizdim aslında gerçekten isteksizdim. Ama o notlar...aklımı karıştırdı."

"Leyla, ne notu ne Barış'ı bunların hepsi neredeyse bir ay içinde mi oluyor?" Deniz'in yüzünde bir öfke belirmişti.

"Evet! Evet Deniz. Boşluktaydım...ne yapabilirim ki. Aptal kafam görmedi hiçbir şey. Uzun süredir birinden bana notlar geliyor. Başlarda Barış olduğunu düşünüyordum. Hatta o gece bir kıyafetle not göndermişti. O zaman kesin olduğunu düşündüm. Ben de bu not meselesini ciddi bir şekilde konuşmak için onun davet ettiği yere gittim. Artık bu notlardan sıkılmıştım. Her kafamı çevirdiğimde not görüyordum. Eve gittiğimde onunla konuşmak için bir an aradım. O esnada çok içmiştim zaten bir de üstüne o Selin'in verdiğini içtim. Sonrasını çok hatırlamıyorum. Barış'ın odasına gitmişiz. Bir ara uyanır gibi oldum ve başka bir göz ile karşılaştım. İnanabiliyor musun! başka birisi. Sabah evdeydim annem uyandırdı, ona hiçbir şey söylemedim. Direkt okula gittim çünkü Barış ile konuşmam gerekti. Sonra...sonra..."

"Leyla konuş hadi, anlat buradayım yanındayım."

"Birbirimizin mışıl mışıl uyuduğu bir fotoğrafı ekrana yansıtmış o şerefsiz, okuldaki herkes beni bekliyormuş. O gülüşleri duymak bile istemiyorum. Herkes bir ton laf söyledi çoğunu hatırlamıyorum, aşağılayıcı sözlerdi. Ben o gün Barış'a dün gece ne olduğunu, eve nasıl geldiğimi soracakken meğer benim üstümden iddiaya girmişler. Herkes susmuş...herkes. Barış Bey'in lakabı oyunbazmış. Bütün bunların şokunu atlatamazken bir de birisi bana not yazıp duruyor. Barış olmadığına emin oldum. Buraya geldiğimde otogarda da not gördüm. Her kimse bana acımış, bir de kırıldın mı diye soru soruyor! Ben bunları sana telefonda anlatmak istemedim. Adam akıllı oturup konuşmam gerekti. O fotoğraftan sonra kendimi kaybettim. Yağmurda ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. Ve şu an buradayım."

Deniz'in öfkesinin yerini şefkat duygusu almıştı. Leyla'nın yanına gidip ona sarıldı. Leyla'nın gözleri dolmuştu ancak yine tuttu kendini. Deniz Leyla'yı sıkı sıkı sararken içinde ona kötülük yapanlara karşı bir öfke belirdi. Beraber üstesinden geleceklerdi.

"Leyla, merak etme artık ben varım. Böyle kaçıp gidemeyiz hiçbir yere. Dönüp burada olduğumuzu kanıtlamalıyız. Kaçarak hiçbir şey olmaz."

"Kaçtığım yok Deniz. Beni gerçekten tanıyan sensin. Onlara gerçek Leyla kimmiş göstereceğim."

************************************************

Öğle arasına az kalmıştı. Barış gittikçe acıkmaya başlamıştı. Dersi dinleyeme çalışıyordu ancak açlığı onu dinlemekten alıkoyuyordu. Yanındaki arkadaşı Hakan'a baktı. Yine gizliden telefonu açmış oyun oynuyordu. Pür dikkat oyununu oynarken eğilip ona doğru fısıldadı.

"Teneffüs olmasına on beş dakika var. Bana bir büyüğünden tost ısmarlarsın he?"

"Ayıp ediyorsun oldu bil." 

"Ulan kız kaç gündür okula gelmiyor. Baya üzdük mü dersin(!)" Barış alaycı bir şekilde sırıttı.

"Kızda hata Barış. Kör mü de herkesin bakışlarından anlamadı. Bu ders ona iyi gelmiştir. İyilik yaptık haberi yok." İkisi de sessiz sessiz gülmeye başladılar. Barış tekrardan hocaya baktığında konuyu bu ders için bitirdiğini gördü. Sınıftaki çoğu kişi kendi arasında konuşmaya başlarken Selin arkasını dönüp konuştu.

"Barış benim canım sıkılıyor yine. Yok mu şöyle eğleneceğimiz bir oyun?"

"Olmaz olur mu...kendimi nadasa bıraktım bir süreliğine. Son iddia baya doyurmadı mı bizi."

"Okul çıkışı bir şeyler yapalım o zaman."

"Doğru valla, son senemiz diye derslere verdik kendimizi. Eğlenmek bizim de hakkımız. Çıkarız, kimler geliyor?" Selin sınıfa göz gezdirdi. Sınıf olarak herkes birbiri ile iyiydi, bir iddiayı kurup işletmesini bile beraber yapmışlardı. Ancak bu sefer toplu olarak dışarı çıkmak istemiyordu. Tekrardan Barış'ın yüzüne baktı.

"Bence bu sefer sen, ben Hakan gidelim." Hakan hemen ortaya atıldı.

"Ben olmaz bu sefer. Yayın açmaya çalışıyorum. Yavaştan ekmeğimizi oradan kazanalım demi yani" dedikten sonra gerinerek arkasını sıraya dayadı. Selin bu durumdan mutlu olmuş gibiydi. Barış konuyu devam ettirdi.

"Beraber gideriz o zaman Selin."

Öğretmen kendi masasında oturmuş bilgisayarı ile uğraşıyordu. Arkasını dönüp akıllı tahtayı kapatmaya çalışırken bir anda bir video oynamaya başladı. Herkes ne olduğunu anlamadan oraya dikkat kesildi. Kalın bir ses ile başlamıştı. Ses ürkütücü bir konuşma ile bir cümle söyledi.

"TİME TO PLAY REAL GAME. LET'S START" 

Bütün sınıf ekranda üst üste gösterilen bir sürü instagram dm mesajlarını görüyordu. Mesajları atan Barıştı. Mesajların ardında uygunsuz fotoğraflar atılmıştı. Attığı kişilerde sadece kız yoktu, ayrıca erkeklere de attığı mesajlar vardı. Hoca dahil herkes şok içindeydi. Barış ayağa kalkıp kapatmaya çalıştığı esnada video bitmişti. Bitişi esnasında bir gülen suratlı simge(Medyadaki fotoğraf temsili simge) ve altında koca harflerle 'L&D' yazıyordu. Barış tahta ile bakıştı uzun süre. Teneffüs zili çaldığında herkes yavaş adımlarla sınıftan çıktı. Hoca Barış'ın yanına gelip konuştu.

"Bence bunu müdür ile konuşalım değil mi Barış. Hadi gidiyoruz."

---------------------------------------------------------------------------------------

Evvett bölüm nasıldı sizcee :D

Ben yazarken çok eğlendim. Umarım sizin için de heyecanlı bir bölüm olmuştur.

Okuduğunuz için teşekkür ederim okurlarımmm :))

LEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin