Nasıl olduğunu anlamamıştık koskoca Sarp Polat ölü bir şekilde morg da yatıyordu. Ölümü ise nezarette suçluların biri Sarp beyim kafasını duvara sürterek patlatmasıymış. Neden böyle bir şey yaptığını kimse bilmiyor. Sarp beyin bu cinayetle ilgisi olduğunu biliyorduk ama oda ikinci planda kalıyordu. Bu cinayetin arka perdesi daha da kötü olduğunu anlamıştım. Kim olabilirdi, Sarp bey değil de kim?
Ferdi şaşkınlığını belli etmek istemese de anlıyordum. Yüzü bembeyaz olmuştu, git gide daha da kötüleyen bu durumu nasıl çözeceğini ben bile bilmiyordum artık. Bu gidişle cinayet sarpa sarmaya başlamıştı.
Morg da biraz daha durduktan sonra bağıra bağıra Kerem geldi. Benim annem öldüğünde de böyle miydim acaba? Gözlerinin altı kıpkırmızı olmuş, kalbinin acısıyla öylece bağırıyordu. Ferdi'nin yakasını tuttu, öylece yalpalayarak "benim babam yapmadı demiştim, pislik herif!" Demeye başladı. Ferdi Kerem'i tıpkı eski bir dost gibi sımsıkı tuttu.
Ortada bizimle uğraşan birileri vardı. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum hele de Sarp beyin patlamış, morarmış bembeyaz suratını gördükten sonra daha da yoğunlaşmıştır bu duygu.
Bir metanetle eve gittik, bütün bilgileri bana aktarması için Selçuk Komisere tembih ettim. Kerem'i bizim ile konuşmadı için çağırsak da bize tehditler savurmaya devam ediyordu.
Ferdi hiç bir şey söylemiyordu, zorla Keremi arabaya soktuktan sonra, hala bize bağırmaya devam ediyordu. Ferdi dayanamayıp sahilin kenarında durdu, Kerem'de arabanın kapısını sertçe açıp kapatarak indi.
Sonunda beraber bağırmaya başladılar hiç müdahale etmedin sadece onları dinliyordum:
- Babam bir şey yapmamıştı!
-Sakin olur musun?
-Olamam!
- Babanda bu işin içindeydi hem de bir piyon olarak onu öldürdüler, tıpkı Gamze'yi komaya soktukları gibi.
- Sen, yalan söylüyorsun, benim babam piyon olmaz!
- Üzülsen de, ağlasan da gerçek bu. Eğer birlik olursak kimin yaptırdığını buluruz.
- Hayır, sizi öldüreceğim!
- Bizi suçlamakla rahatlayacaksan sen bilirsin.
- Babama bunu yapan şerefsizi de bulup öldüreceğim.
- Oda sadece bir piyon, babanın konuşmaması için yapıldı.Ferdi konuştuktan sonra Kerem birazda olsa bir şeyleri anlamıştı. Üzgünlükten ve millete saldırmaktan dizlerinde derman kalmamıştı, öylece takat ağlayarak yere çöktü. Kerem'in babasını ne kadar sevdiği belli ediyordu yada gücünü sevdiği baya belli oluyordu.
Eve geçtik Kerem'i öylece bıraktıktan sonra, kendimizin de toparlanması zor olduğu için hiç konuşmadan öylece bakınız durdum. Bütün planlar, cinayeti işleten bulma çabaları hepsi bir boştu. Katil yakımızdaydı hem de çok yakımızdaydı.
Biraz daha oturduktan sonra Esra geldi, yine sesi ve sakindi soğuk çayın içindeki buzları pipetle dönderip duruyordu. Bana bakışları çok tuhaftı dayanamayıp "neden öyle bakıyorsun" dedikten sonra bana değişik bir cevap verdi. "Seni görünce annem geldi aklıma" dedi. Gerçekten Ferdinin annesini ne görmüştüm nede kendisinden duymuştum.
Şaşkın ve çarpık bir gülümsemeyle "cidden mi?" Dedim. Kafasını salladı ve konuşmaya devam etti; "Annem güzel çok tatlı bir kadındı zarif bir kişiliği vardı. Babam ile güzel bir evlilikleri olmadığı için intihar ederek yaşamına son verdi. Annem öleli on yıl oldu" dedi. Bunları duyduktan sonra çok kötü olmuştum, babasının neden annesine ilgi duymadığını mektuplardan öğrenmiştim.
Bir şey söylemeye dilim varmadı, öylece bakakalmıştım, üzgünüm diyerek teselli etsem de o bana bakarak "hiç üzülme artık olan oldu, intihar etmekte bir tercih değil mi?" dedi. İçimde bir merak vardı ona sormak istediğim bir soru.
Lafımı toparlayarak " Ferdi bana bundan hiç bahsetmedi" dedim. O ise kaşlarını çatarak "abim anneme hiç inanmadı" dedi. Şaşkın şaşkın bakıyordum konuyu daha iyi bir şekilde ele alacaktık ki Ferdi elinde sıcak kahvesini karıştırarak salona geldi.
Çok düşünceli duruyordu, sakindi fırtına öncesi sessizlik olduğunu düşünüyordum. Hala cinayeti işleyenin ve onları yaptıranların bulmak için can atsa da ya ümidini yitirmeye başlamıştı yada çok cani bir planı vardı. Bütün şüphelileri bulduktan bir gün yada iki gün sonra ölüyordu.
Kendimi bu çemberin içinde kötü hissediyordum. Ferdi kahvesini yudumlayarak konuşmaya başladı, Esra annesinin olayını bahsettiler sonra yüzü hiç gülmüyordu, abisini dinlemeden yukarı çıktı.
Ferdi ile tek kalmıştım öylece tek. Alnından uzun zamandır görmediğim bir çizgi oluşmuş, çok tuhaftı. Sakin sakin konuşmaya başladık:
- İyi misin?
- Nasıl duruyorum savcı?
- Yorgun, çaresiz.
- Öyle bir şey yok.
- Bana öyle geldi o zaman.
- Gerçekten bu konularda çok sakin kalamıyorum, ama sen benim yanımda olduğundan beri çok sakinim çünkü; sana güveniyorum.
- Teşekkür ederim. Bulacağız merak etme, babanın söylediği gibi onu adalete bırakacağım.Ferdi ilk defa yenilgilerini öne çıkarmıştı, eskiden olsaydı üzüntüsünü, mutsuzluğunu arkaya saklardı bir daha da hiç çıkarmadı, artık onu tanıyordum. Hele de karşı taraftaki insanlara göstermedi, bana göstermesi artık bana güvendiğini gösteriyordu. Uzun uzun onu inceledim eline aldığı sigarasını içiþini, sakallarını karıştırmasını, bazen de bana bakmasını.
Biraz oturduktan sonra kapı çaldı, ikimizde kimseyi beklemiyorduk, şaşkın şaşkın birbirimize baktıktan sonra Kamuran hanım kapıyı açtı. Gelen Kerem'di biraz toparlanmış bir şekilde içeri girdi, salona oturdu. Ferdi ve ben şaşkınlıkla bakınıyorduk.
Üçümüz toplanıp öylece bakışıyoruz, Kerem bana bakarak "sizin söylediklerinizi düşündüm ve cinayeti kim işlettiyse bulalım" dedi. Ferdi çarpık bir gülümsemeyle Kerem'e dönerek "kolay olmayacak biliyorsun değil mi?" Dedi. Kerem çok kararlı bir şekilde kafasını salladı.
Artık güzel bir plan yapmamız gerektiğini anladık, Ferdi'ye döndüm " babanın başka bir düşmanı var mıydı?" Dedim. Biraz düşündükten sonra cevap verdi. " Karanlar var" dedi. Kerem'de onları duyduktan sonra omuz silkeledi.
O adamların mafya olduğunu, ama düşman olduklarını bilmiyordum. Ferdi sesini biraz daha sertleştirerek bana baktı "onlar annemin kardeşleri" dedi. Bir insanın dayılarıyla ne gibi bir sıkıntısı olabilir ki? Durum hala karışık bir hal almaya başlasa da yine bu işi çözeceğimizi de biliyordum.
Kerem Ferdi'ye onaylayıcı bir şekilde baktı. Onunda kafasında Karanlar olduğunu anlamıştım. Ferdi'nin bir sürü kaçırdığı yada bana söylemek istemediði bir bireyler vardı, mesela annesi. Esra'nın da bahsettiği gibi annesi kim?
Daha fazla kafamı bunlarla doldurmak istemedim, biraz daha konuştuktan sonra Ali geldi, olanlardan yeni yeni haberdar olmuş olduğu belliydi. Kerem ve Ferdi kendilerince plan yaparken bende Ali'yi yanıma aldım, normal bir insanla sohbet etmeyi özlemiştim. Onun güler yüzü de benden arkadaşça hoşlandığını belli ediyordu.
Oturduğumuz yerde ikimizde sessiz sesiz ne olacağını merak ediyorduk. Ali'ye benim söylediğim sözü söyledi "cinayeti işleyen çok yakından biri olmalı". Gerçekten de öyleydi, biri bizim aklımızla oynuyordu, çok büyük bir oyun vardı.
*************
Kerem evine gitmişti, şimdide Feri Ali ile konuşuyordu. Çok titiz bir biçimde güzel güzel konuşuyordu. Öylece onların planlarını dinlerken acıktığım hissettim, akşam olduğu içinde yan evden Kamuran hanımı uyanmak hiç iyi bir fikir değildi. Kalkıp mutfağa yöneldim, dolap dolu tıklım sebzelerle doluydu, 4 adet domates, iki salatalık aldıktan sonra güzel bir zeytinyağlı salata yaptım.
Masaya koydum ve gelmek isteyenlerdir çağırdım. Ali hemen gelsene Ferdi "aç değilim ben" diyerek odasına gitti. Daha fazla zorlamayın, tamam diyerek masama oturdum. Ali beğendiğini belli edercesine kafasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. KONFERANS (Tamamlandı)
Mystery / Thriller25 yaşındaki Savcı Elif Aygün herkesçe çok bilinen ,annesi ile yaşayan , genç yaşta iyi yerlere gelmiş , zarif ve otoriter bir kadın. Konuşmasında tam kendini, yaşadıklarını dikkatle anlatırken uzaktan bir silah sesi gelir. Sabah tanıştığı ve konf...