Eve geldik, hiç uykum yoktu. Öylece salonda oturdum. Yanımda ise Ferdi yalnızlığıma eşlik ediyordu. Öylece suskun suskun oturduk, bu eve gelince kasvet öylece geliyordu. Masanın üstündeki kitap gözüme ilişti. Bu kitap dünya klasiklerinden olan Anna Sewell- Siyah İnci'ydi siyah bir atın asiliğini ve insanı at ile karşılaştıran, değindiren bir kitaptı, yazarın ustaca karşılaştırma yaptığı bu kitabı kim okuyordu acaba? Ferdi'ye döndüm "sen mi okuyorsun?" Diye sordum. Sakince "evet" dedi.
Bu kitap bir dünya klasiklerindendi. Okumak aklına yenimi gelmişti? Sanki içimi okumuş gibi "dördüncü kez okuyuşum ve geçen günkü Aşk Ve Gurur kitabını da çok kez okudum" dedi. Bunu duymak, neden olduğunu bilmiyordum ama beni baya bir tatmin etmişti. Onaylayıcı bir şekilde kafamı sallayarak, "ben yatayım geç oldu" dedim ve tam kalkacakken Ferdi bileğimden tuttu "iyi ki varsın" dedi.
Hiç bir şey söylemeden yukarı çıktım. Kalbim pat pat çarpıyordu. Bir çatışmanın içine girdiğimde bile böyle çarpmamıştı. Karnımda kelebekler uçuşsa da neden heyecanlandığımı bir türlü anlayamıyordum. Alt tarafı iyi ki varsın dedi. Her zaman kederle yattığım mavi ayıcığımla bu sefer sarıla sarıla yatmıştım. Mutluluğumun illa bir sebebi olmaması gerekiyordu değil mi? Çünkü; Mutluluk anında gelen bir şeydi. Kendi kendimle öyle konuşurken uyuya kalmıştım.
*************
Sabah olduğunda ayağa kalktım, yüzümü yıkayıp dolabımı açacaktım ki; Dolabımda ki her şeyin yırtık olduğunu hatırladım, ama yine de sağlam şeyler bulurum diye açtığımda her şey yerli yerinde hiç kesilmemiş vaziyette duruyordu, gözlerime inanamamıştım. Etiketlerin üstünde olduğunu gördüğümde ise Ferdi'nin eskileri ile değiştirdiğini şimdi anladım.
Aşağıya inip "teşekkür ederim" dedim. O ise anlamışçasına kafasını salladı. Salonun ortasında mükellef bir sofra vardı. Çok hoş çok güzel dizayn edilmişti. Dayanamayıp "birini mi bekliyorsunuz?" Dedim. Ferdi ise "evet, çok kıymetli bir misafirimiz gelecek, sende hazırlansan iyi olur kahvaltıyı beraber yiyeceğiz" dedi. Kim olduğunu daha da merak etmiştim.
Yukarı gidip hemen bir kazak giyip altına dar bir pantolon giydin. Saçlarımı dalgalandıran, hafif bir makyaj yaptım. Aşağıya indim, hâlâ ufak çaplı bir hazırlık vardı. Kimin geldiği sorsam dahi söylemeyeceğim bildiğim için bir şey demedim. Bende oturup beklemeye başladım.
Sonunda kapı çalmıştı, Ferdi ve ben öylece kapıya bakıyorduk. Kamuran hanım ise hemen koşarak kapıyı açtı. Kapıda iki yaşlı kadın ve adam vardı. İkisi de bir hayli yaşlı, çok sevimli tonton kişilerdi. Ferdi ayağa kalkarak "hoş geldiniz" dedi.
Hala kim oldukları konusunda en ufak bir fikrim yoktu, Ferdi'ye dönerek "kim bu dede ile teyze?" Dedim. Ferdi bana sırıtarak " huzur evinde tanıştığım teyze ve dede" dedi. Öyle dedikten sonra kalbim yumuşacık olmuştu, Ferdinin boynuna sarılasım geldi. Durumu anlar anlamaz teyzeyi ve dedeyi içeri alıp masaya oturttum.
Teyze bana bakarak Ferdi'ye "karın mı bu?" Dedi. İkimizde birbirimize bakarak sırıttık. Esra aşağıya indiğinde teyzeleri gördüğü an geri yukarı çıktı. İki dakika selam verse bir yerlerinin incilmeyeceğini hepimiz de biliyorduk. Ferdi kulağıma fısıldayarak; "teyze ve dede alzeymır eğer bu soruları tekrar ederse şaşırma" dedi. Kafamı hafifçe sallayarak karşımdaki dede ve teyzelere döndüm.
Çok tatlıydılar, bazen birbirleriyle atışsalar da neden atıştıklarını unutup tekrar barışıyorlardı. Onları gördükten sonra içim çok tuhaf olmuştu, onlarla vakit geçirmek çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. KONFERANS (Tamamlandı)
Mistero / Thriller25 yaşındaki Savcı Elif Aygün herkesçe çok bilinen ,annesi ile yaşayan , genç yaşta iyi yerlere gelmiş , zarif ve otoriter bir kadın. Konuşmasında tam kendini, yaşadıklarını dikkatle anlatırken uzaktan bir silah sesi gelir. Sabah tanıştığı ve konf...