1 HAFTA SONRA
Yavaş yavaş kendimi toparlamaya başlamıştım. Annemin ölümünden tam bir hafta geçmişti, sızısı hâlâ geçmese bile zaman her şeyin ilacı olduğu gibi yaralarımızı da sarmaya devam ediyordu. Uçaktaki darbe girişiminde bulunan adam etkisiz hale getirilmişti. Ölüler ve yaralılar son kez ailelerine verilirken benim annemin cesedi ortada yoktu. Oradaki insanlar öldüklerine emindiler ama nerede olduklarını bilmiyorlardı. Küçücük uçakta annemi nereye atabilirdi. Ne kadar sorguya çekilse de, dayak atsalar da doğruyu söylemiyordu. Daha sonra cezaevinde, lavaboya giderken cam kesikleriyle nabzını durdurmuş ve hayatına son vermişti.
Daha ben onun ifadesini almadan cehenneme gitmişti. Oysa ki onun cehennemi ben olacaktım. Annemi benden almak neymiş görecekti, masum insanları öldürmek neymiş görecekti. Ferdi ise babasının cenaze törenini salıya ertelemişti yani yarın. Artık annemin ve Ferdi'nin babasının ölümü şüpheli olduğuna emindim ve bulacaktım da.
Havanın 35 derece olmasına rağmen salondaki koltukta üstüme battaniye örterek yatıyordum. Ferdi ise işleri olduğu için dışarıdaydı. Yanımda sadece Kamuran Hanım ve Ali vardı. İkisi de benim için parçalanıyorlardı ama ne bir iştahım ne de bir şey yapma isteğim vardı. Çok sevdiğim işime bile gitmek istemiyordum, bir süre yıllık iznimi kullanacaktım. İçimden gelen tek şey annemin gerçek katiliydi. Onu bulmak için elimden geleni yapacaktım.
Biraz daha kendi kendime düşündükten sonra Ali içeri girdi. Elinde üzüm salkımlarıyla dolu bir tabak ve yanında özenerek yapılmış güzel meyvelerle servis edilmiş meyve tabağı. Ona bakarak "Ne gerek vardı?" dedim. O ise bana "Bunları yemen gerekiyor." diyerek uyarır şekilde bakıyordu. Artık pes etmiştim çünkü bu bana gelen dördüncü tabaktı. Ali tabağı masanın yanına koyarak hâlâ yememi bekliyordu. Onu rahatlatmak adına bir lokma aldım. Aldığım an oda rahatlamıştı bende.
Meyve tabağından biraz aldım. Kendimi iyi hissetsem bile sıkıntı bir anda geri geliyordu. Evin etrafında dolanmaya başladım, gözüme ilk kattaki kitli kapı ilişti. Hâlâ içinde ne olduğunu merak ediyordum ama bakmaya da hiç niyetim yoktu. İlerde Ferdi'nin bana bu odayı göstereceğini biliyordum, hiç böyle bir şeyi dile getirmiyordu ama ben biliyordum. Diğer katlara, odalara da baktım. Toplamda on iki oda vardı, asla yorulmadım. Ferdi'nin odası da gözüme ilişmişti, yavaşça oraya girmek istedim. Kapının kolunu çevirerek, başımı odanın içine soktum. Daha hiç girmemiştim.
Duvarlar fil dişi rengindeydi. Yine sarı abajur yatağının her iki tarafında da vardı, büyük bir yatağı, büyük bir kıyafet dolabı vardı. Bir duvar tamamen pencerelerle kaplıydı, pencerenin karşısındaki dolabın içini açtığımda güzel dizayn edilmiş takım elbiseler mevcuttu. Odası çok hoştu tekrar tekrar baktım, yatağının üstünde duran kumaş geceliklerini elime aldım. O kadar güzel kokuyordu ki bu parfümü biliyordum "Tobacco Vanille". kakao ve vanilyanın birleşimiydi.
Daha fazla ilgi çekmeden dışarıya çıktım. Merdivenlerden indiğimde Ferdi'nin salonda oturduğunu gördüm. Yanına gittim gözlerimin içine baktı ama hiç bir şey söylemedi. Ben ona "Hoş geldin." dedikten sonra bana karşılık vererek başını salladı. Yine her zamanki gibi soğuk ve sinirliydi. Bu sefer sormak istedim, konuşmak istedim:
- Neyin var?
- Bir şey yok iyiyim savcı. Sen nasılsın?
- Toparlanmaya çalışıyorum.
- Bu güzel, yarın babamın cenazesi var.
- Biliyorum, Gamze gelecek mi bir haber var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. KONFERANS (Tamamlandı)
Misterio / Suspenso25 yaşındaki Savcı Elif Aygün herkesçe çok bilinen ,annesi ile yaşayan , genç yaşta iyi yerlere gelmiş , zarif ve otoriter bir kadın. Konuşmasında tam kendini, yaşadıklarını dikkatle anlatırken uzaktan bir silah sesi gelir. Sabah tanıştığı ve konf...