3 SENE SONRA AMSTERDAM
Sabahın kör vaktinde erkenden kalktım. Lavaboya giderek yüzüme soğuk bir sus serptim. Öylece aynaya bakarak anlımda oluşan çiziklere öylece bakıyordum. Bugün ben 28 yaşına giriyordum ve bugün hayatımda çok büyük değişiklikler olacak.
Tam merdivenlerden aşağıya indiğimde kapım çaldı. Sakin sakin kapıyı açtığımda karşımdaki Selim'di hevesli bir şekilde "hazır mısın hayatım, uçak 13:00'da" dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Bense "hiç olmadığım kadar hazırım" diyerek karşılık verdim. Bugün emeklerimin karşılığını almış gibi hissediyordum. Üç sene sonra boyunca dişimi tırnağıma takıp en üst mecraya gelmiştim. Artık burada işim tamamen bitmiş ve şirketi ikinci bir yere açmak istedim. Tabi bunu tek yapamazdım.
Bana her zaman destek olan, yanımdan ayrılmayan Selim Karataş yani iki senelik beni çok mutlu eden adam sayesinde Türkiye'ye taşınacaktık. Mert ise bizim şirkette fotoğrafçılığa başlamıştı. Üç sene önce bana asla inanmayıp, beni yetersiz bulan müdür ise şuan bana hizmet etmek zorundaydı.
Tam kahvaltı yapacakken Selim yanıma gelerek bana sorular sormaya başladı:
- Nasıl başardın bunu.
- Neyi?
- Üç sene önce gerçekten de bizi etkilemek için şirketin başına geçeceğini söylediğini sanmıştım ama şimdi gerçekten de öyle oldu. Nasıl başardın hem şirketi hem de bana sahip olmayı.
- Hırs diyelim, bugün memleketime geri döndüğümde de ben çok rahatlayacağım.
- İnan bende çok özledim ama bir yandan da tedirginim.
- Neden?
- Ya orada Amsterdam'daki gibi bir yer tutulmazsa.
- Tutulacağına inanıyorum diyelim.
- Peki unutma o zaman, saat bide.
İkimizde konuşana kadar kahvaltıyı hazırlamıştım bile. Tam yiyecekken kapı çalmıştı. Açtığımdaysa Mert obur bir şekilde kapıda bekliyordu. İçeri davet ettiğim gibi kahvaltı masasına oturdu. Bu durum bana çok yakından bir şey hatırlatmıştı. Hatta dejavu olduğumu bile söyleyebilirdim.
Kahvaltımızı yaparken Mert'e dönerek "sen gerçekten bizimle gelmek istemediğine emin misin?" Diye sordum. O ise kesin bir dille "evet, buraya çok alıştım, güzel bir işim de var. Biliyorsunuz ki kızları çok süper ve hepsi bana hayran" dedi. Selim ise gülerek karşıladı.
Zamanın nasıl geçtiğini, ne ara buraya gelip geri gideceğimizi hiç anlamamıştım. Üstelik tek gideceğimi düşünürken Selim'in de yanımda gelmesi beni motive ediyordu. İstanbul'da yaşadığım olaylar yüzünden kendime çok zor gelsem de, herkese yaşattıklarını yaşattırmadan bir yere kıpırdamayacağım.
Saat daha sekizdi ve uçağa çok vardı son kez bütün eşyalarımı toplayıp toplamadığımı gözden geçirerek öylece bakındım. Neyse ki her şeyi almıştım, Bavulumun arasında annemin fotoğrafını gördüğümde ise kalbim sızlamıştı. İlk işim zincir kuyu mezarlığına gidip annemi görmekti.
Evde işlerimi bitirdikten sonra, dışarıya çıkıp bütün komşularımla vedalaştım. Elbette sürekli bir elim Amsterdam'da olsa da geriye kalan tüm zamanımı kendi yuvamda geçirmek istiyordum. Selim yanıma geldi ve sıkıca sarıldı, kulağıma "her şey çok güzel olacak, heyecanlanmana gerek yok" dedi. Biraz da olsun rahatlamıştım, mutfağa girerek meşhur kokulu ada çayından bana yaparak "sakinleştirir" deyip uzattı. İçtiğimde ise önce acı bir tat gelse de sonradan tat kırk farklı tonlama ile ağzımın arasında kayboluyordu. Artık içmeye de, kokusunda da alışmıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/268449174-288-k932549.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. KONFERANS (Tamamlandı)
Mystery / Thriller25 yaşındaki Savcı Elif Aygün herkesçe çok bilinen ,annesi ile yaşayan , genç yaşta iyi yerlere gelmiş , zarif ve otoriter bir kadın. Konuşmasında tam kendini, yaşadıklarını dikkatle anlatırken uzaktan bir silah sesi gelir. Sabah tanıştığı ve konf...