Bize çok tatlı bir sesle "Merhaba." diyerek oturdu, Ali gözlerini belertmiş Ferdi'nin kardeşine bakıyordu, bende haliyle şaşkındım. İsminin Esra olduğunu, Murat Saraç'ın öldüğü gün en sadık korumaları söylemişti fakat onu cenazesinde hiç görmemiştim.
Ferdi, ben ve Ali'ye bakarak "Esra benim kardeşim, kendisi yurtdışındaydı yeni geldi, Ali sen zaten tanıyorsun." dedi. Ali kafasını salladı, sanki Esra'ya bakmak istemiyormuş gibi kafasını sağa sola çeviriyordu. Esra ise bana ve abisine bakıp sırıtıyordu.
Ferdi herkesi tanıttıktan sonra kahvaltıya başladık. Esra buraları baya özlemişe benziyordu ki öyle etrafı izliyordu. Beni umursamadı bile, bana nasıl karşılık verdiyse bende ona öyle karşılık verdim. Sohbet etmeye başlamıştık, Esra yurtdışında neler yaptığını anlatıyordu:
Esra: Gerçekten Türk yemekleri, Amerika'daki yemeklerden daha lezzetli, üstelik en sevdiğim şeyleri hazırlatmışsın teşekkür ederim abi.
Ferdi: Ne demek Esra. Eh, uzun zamandır görüşemiyoruz neler yaptın anlat.
Esra: Dersler çok yoğun olduğu için gelemedim biliyorsun abiciğim.
Ferdi: Peki öyle olsun. Elif savcım ile tanıştırayım seni babamın katilini bulmakta bana yardım ediyor.
Esra: Çok memnun oldum sayın savcım. Abiciğim sen babamın dediği sözümü yerine getiriyorsun çünkü sen o adamı bulup başka yöntemlerle cezalandırırdın zaten.
Ferdi: Babam biliyorsun ki bizi çok iyi bir şekilde tembihlemişti, sanki hissediyormuş gibi. Eğer onun dediği gibi yapmazsam beni affetmeye bilir. Onun katilini bulup, güzelce bir taraflarını kırıp adalete teslim etmeyi düşünüyorum.
Elif: Siz sorunlarınızı böyle halletmiyor musunuz zaten?
Esra: Yani kısmen, bize nasıl öğretildiyse öyle hallediyoruz.
Elif: Anladım, Esra'cığım ben seni cenazede göremedim, bir sorunun mu vardı?
Esra: Şe.. Şey uçak, babamın ölümüyle baya sarsılmıştım, hastalandım yatak döşek.
Elif: Geçmiş olsun.
Hâlâ sohbet ederken Ali'nin hiç konuşmadığını gördüm. Ona bir iki göz yaptım ama beni takmayıp suskunluğuna devam ediyordu. Biraz daha zaman geçtikten sonra, Ali zengin kalkışı yaparak "Bana müsaade, çok işim var." diyerek kalktı. Ferdi "Tamam, görüşürüz." dedi ve gitmesine izin verdi. Ferdi'nin, kardeşini sevdiği uzaktan belli oluyordu. Bir birleriyle sohbete dalıp beni unutmuşlardı bile. Tabi ki de bu iyi bir şeydi benim ne abim nede kardeşim vardı.
Biraz daha geçtikten sonra lavaboya gitmek için kalktım. Etrafı incelemeye başladım, lavabonun yanında ki depoda garsonlar kendi kendilerine konuşurken "Bunlar küs değil miydi? Esra Hanım babasının cenazesine bile gelmemiş." Gibi şeyler duydum.
Beni görmemeleri için hemen geri çekildim. Neyse ki gitmişlerdi, birbirleriyle daha önce küsmüş gibi değillerdi fakat Esra'nın konuşmalarından babası ile de konuşmadığı belli oluyordu. Acaba aralarındaki husumet neydi.
Geri içeri girdiğimde Esra ve Ferdi sustu, ne konuştuklarını merak etsem de sormadım, yerime oturup gülümseyerek tabağımdakileri yemeye devam ettim. Esra öylece bana bakıyordu, bakımlı ellerini masanın üstüne koyup sanki doydum gibi bizi seyrediyordu.
Ferdi'ye dönerek "Siz sadece arkadaş mısınız yoksa başka bir şeylerde var mı abi?" dedi. Ben bunu duyduktan sonra içtiğim su boğazıma takılmıştı buda öksürmeme sebep oluyordu. Ferdi beni görür görmez hemen peçete uzattı. Yine o yalancı gülümsemesi beni sinir etmişti. Esra ve Ferdi tıpkı aynı şekilde bana bakarak gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. KONFERANS (Tamamlandı)
Mystère / Thriller25 yaşındaki Savcı Elif Aygün herkesçe çok bilinen ,annesi ile yaşayan , genç yaşta iyi yerlere gelmiş , zarif ve otoriter bir kadın. Konuşmasında tam kendini, yaşadıklarını dikkatle anlatırken uzaktan bir silah sesi gelir. Sabah tanıştığı ve konf...