17. Bölüm (2. Kısım)

2.6K 368 96
                                    

Yaylı kapı tıklatılır tıklatılmaz ardına kadar açıldı. Sanki Hatice Hanım, Hakan'ın gelmesini kapının hemen ardında bekliyormuş gibi , "Buyurun, buyurun içeri girin!" dedikten sonra, masanın başındaki sandalyeyi gösterdi. "Böyle buyurun. Kusura bakmayın, çok fazla bir şeyimiz yok! Artık olanlarla idare edeceksiniz."  

Hakan; kapının hemen ardında, mutfak tezgahının önünü kaplayan genişçe masaya şöyle bir baktı ve "Olanlar buysa, olmayanları doğrusu merak ettim." diye mırıldandı.

Hatice Hanım, onun şaka yaptığını fark etmeyerek, "İnşallah onu da bir gün sizi davet ettiğimde görürsünüz." dedi. 

Hakan, masaya oturur oturmaz, ince belli bardakta tavşan kanı çay önüne konulmuştu bile. Hatice Hanım, bir bardak da kendine alıp Hakan'ın karşısına geçip oturdu. 

"Bilmiyorum pişi sever misiniz? Mert'im bayılır!"

Önündeki tabakta üst üste yığılmış sıcak pişi yığınından bir tane alan Hakan, "Ben de bayılırım." dedi. 

"Evde hiç ekmek kalmamış. Aslında Mert'e tembih etmiştim, dönüşte alacaktı; ama hastanede işleri uzun sürmüş." 

Hakan'ın eli, pişiden ikinci ısırığı almak üzereyken, havada asılı kaldı.

"Esme..." dedi. "Kızcağızı unuttum. Yeni bir haber var mı?"

Hatice Hanım gülerek, "Çok şükür iyiymiş." dedi. "Filme falan da götürmüşler bugün. Zaten Gonca'yla Mert bu yüzden geç kaldılar. Oraya gider gitmez bu işler çıkınca, Gonca bırakıp gelmek istememiş."

Hakan, memnuniyetle başını salladı. 

"Başka türlü davranmasını beklemezdim zaten. Yani Gonca Hanım'ın. O, iyi bir doktor."

Hakan, çayından bir yudum alırken Hatice Hanım, "İşini çok seven insanlar olduğunu biliyorum; ama Gonca gibisini hiç görmedim." dedi. "Mümkün olsa, neredeyse hastanede yatıp kalkacak."

"Çalışmayı seven insanları seviyorum." dedi Hakan takdir dolu bir sesle. "Genelde o kadar tembeliz ki! Birey olarak, toplum olarak... Bu yüzden çalışkan birini gördüğümüzde şaşırıp kalıyoruz. Aslında olması gereken Gonca Hanım'ın yaptığı. Bizler yaptığımız işi sevsek de sevmesek de iyi yapmak zorundayız. Bir kere her şey bir yana o işten kazandığımız parayı hak etmek adına çok çalışmalıyız." Hakan başını iki yana salladı. "Ama maalesef bu şekilde bakan insan sayısı çok az."

"Çok haklısınız, haklısınız da yine de Gonca işi biraz abartıyor." diye üsteledi Hatice Hanım. "Daha geçen ay o kadar hasta oldu ki iki gün neredeyse ölü gibi baygın yattı. Ona bir şey olabileceğinden öyle korktum ki! Rapor al, dedim; izin al, dedim." Başını iki yana sallayan Hatice Hanım, "Dinlemedi." diye devam etti. "Sonra da almadığı izni onun yerine bedeni aldı. Zaten el kadar; eridi, gitti! Sesi bile gitmişti. Duymalıydınız. O..."

Hatice Hanım, son sözlerinin nereye gittiğini fark eder etmez, hemen susuvermişti. Merak, daha çok da korkuyla misafirine baktı. Hakan, başını kaldırmadan tabağına birkaç zeytin almakla meşguldü. Eğer adamın ağzının kenarında beliren eğreti gülümsemeyi görmemiş olsa, Hatice Hanım onun hiçbir şey anlamadığını rahatlıkla düşünebilirdi; ama görmüştü. Bu yüzden boğazını temizledi ve "Aslında..." dedi ve gereksiz bir boğaz temizleme daha gerçekleştirdikten sonra, "Aslında bu vesileyle size teşekkür etmek isterim." dedi. "Sağ olun. Yani... Gonca size çarpınca ve siz de..."

Kadının nasıl devam edeceğini bilemez hali, Hakan'ın ona bakıp gülümsemesine neden oldu. "Bence..." dedi. "Bunları konuşmayalım. Gonca Hanım'la olan biteni hallettik, geride bıraktık."

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin