20. Bölüm (2. Kısım)

2.5K 342 88
                                    

"Barış da arkamızda." diyen Hakan, Gonca'ya yandan kısa bir bakış fırlattı. Arabaya bindiklerinden beri ağzını bıçak açmayan ve gözlerini bir an olsun önlerindeki aracın plakasından ayırmayan Gonca'dan tepki alamayınca kendini, "Üzgünüm." derken buldu. "Ama bu gerekli."

"Her zaman tek bir aracınız olurdu!"

Hakan, herhangi bir yanıt beklemediği için hemen yeniden dönüp Gonca'ya baktı ama onun sanki hiç konuşmamış gibi aynı noktaya gözlerini dikmeye devam ettiğini görünce, "Neyse..." diye düşündü. "Hiç yoktan iyidir!" 

Aslında arabanın bütün genişliğine rağmen, aralarındaki vites kutusu ve konsola rağmen Gonca'nın dip dibe oturduklarını hissettiği Hakan Alagöz'ü suçlamak gibi bir niyeti yoktu. Ne yazık ki ağzından çıkan sözlerin kulağa bir suçlama gibi geldiğini kendi bile kabul etmek zorunda kaldı ve kabul eder etmez de aslında yanı başında sakince araba kullanan bu her anlamda güçlü erkeği suçladığını da fark etti: Arabasında oturup beklemediği için; sadece polis eskortunun eksik olduğu peş peşe dizilmiş üç büyük ve parlak araçla gereğinden fazla dikkat çektiği için; Halit'in kırılmasına neden olduğu için; Gonca'yı zayıf ve duygusal bir varlık gibi hissettirdiği için ve daha sayılamayacak birçok şey için suçlanacak tek kişi Hakan Alagöz'dü. 

Mantıklı düşünmediğini biliyordu, umurunda da değildi. Sessiz kalıp sakinleşmeye çalışmıştı ama çok sevgili patronu sessiz kalmasına bile izin vermemişti. Kendini o kadar üzgün, kırgın ve  sinirli hissediyordu ki dayanamayıp, "Neden tek araçla gelmediniz ki sanki?" diyerek huysuzca homurdandı. "Her zaman öyle yapardınız!"

Hakan da dayanamadı. Gonca'dan taşan öfkeye rağmen, daha çok da o öfkenin manasızlığına rağmen, "Seni kendim almak istedim." dedi. Bilerek ve isteyerek dedi. Bilerek ve isteyerek, kesinlikle düşünmeksizin değil, aradan "siz"i çıkarmak istedi. 

Dünden, o emrivaki akşam yemeği teklifinden beri ilk defa içinin rahatlamaya başladığını hissetti çünkü Hakan asla gizli kapaklı işlerin adamı olmamıştı, olamazdı da. 

Sözlerinin Gonca'yı ne kadar hazırlıksız yakaladığını, onun sesli bir biçimde nefes almasından anladı. 

"Güzel..." diye düşündü. "Bu da bir şeydir."

O anda arabada olmamış olmayı diledi ya da arabayı başkasının kullanmasını. Sırf şöyle keyifle Gonca'nın her hareketini, her tepkisini izleyebilmek için.   

"Neden?" diye sordu Gonca. "İş teklifiniz yüzünden mi? Yani gizliliği için mi? Korumalarınız... Yani..."

Hakan sabırlı adamdı. Bu yüzden onun anlamazlıktan gelmekteki ısrarcılığına kızmadı. Sonuçlarının ne olacağını tam olarak kestiremese de, "Eğer kastettiğin buysa Savaş'la Barış'a sonuna kadar güvenirim." diye açıkladı çünkü onunla baş başa kalma isteğinin ardında kendi kararı ve dileği dışında başka bir neden olmadığını Gonca'nın bilmesini istiyordu. 

Aptal değildi, Gonca'nın sözlerine ve davranışlarına yansıyan kızgınlığının altında kendisinin olduğunu anlamıştı. Halit'le aralarında olan biten her neyse Gonca, faturayı Hakan'a kesmişti. 

Hakan, "Madem öyle." diye düşündü. "Ne olacaksa olsun." 

Sadece... Sadece tereddüt ettiği, Gonca'nın Halit'e çalışma arkadaşının ötesinde değer verip vermediğinden emin olamamasıydı.  

Nedense Hakan, Gonca'yla ilgili "bir başka erkek" olasılığını hiç düşünmemişti. Belki onun kimseyle evlenmeyeceğini söylemesi ya da belki yanında o güne değin bu anlamda herhangi birini görmemiş olması Hakan'ı böyle düşünmeye sevk etmiş olabilirdi. Şimdi bu olasılığın varlığını düşünürken bile direksiyonu olması gerektiğinden çok daha sıkı kavradığını, neredeyse ellerini beyazlatacak kadar sıkı kavradığını fark etmiyordu.  

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin