18. Bölüm

2.8K 331 87
                                    

Suzan; bir elindeki soğuk sandviç, diğerindeki kahve yüzünden kapı koluna dirseğiyle bastırmak zorunda kaldı. Ahşap kaplamayı sırtıyla ittiği için de içeride sinirle volta atan kadını ilk başta göremedi ama onun sert adımlarını destekler nitelikteki sözlerini duydu: 

"Ben o hergeleye ne yapacağımı çok iyi biliyorum! Benimle uğraşmanın ne demek olduğunu ona göstereceğim!" 

Suzan, yavaşça dönerken kaşlarının hayretle kalkmasına engel olamadı ve normalde oldukça neşeli ve eğlenceli bir kadın olan Nisan Hanım'ı kimin bu kadar sinirlendirmiş olabileceğini merak etti.

"Karşıma geçip benimle alay etti! Hem de açık açık etti! Herkesin ortasında! Bu ne cüret! O kendini ne sanıyor?"

İşaret ve baş parmaklarını birbirine yaklaştıran Nisan Yağmur, "Minnacık beyniyle benimle dalga geçebileceğine karar vermiş!" diyerek haykırdı. "Ben bunu onun yanına bırakır mıyım?"

Volta atmasına bir anlığına ara verip ayaklarını masanın üzerinde dinlendiren arkadaşına döndü. Onun bir cevap beklediğini anlayan Suzan'ın patronu sayılabilecek diğer kadın, Gonca Temur, "Bırakmayacak gibi görünüyorsun ama keşke bıraksan!" diyerek karşılık verdi.

"Ne?"

Suzan; Nisan Hanım'ın kulak tırmalayan haykırışı yüzünden, her ne kadar konunun ne olduğunu ve nereye bağlanacağını merak etse de henüz kimse fark etmemişken odadan çıkıp gitmeye niyetlendi. Ne var ki Nisan Hanım feryadını, "Duydun mu Suzan?" diyerek devam ettirmesi yüzünden buna fırsat bulamadı. 

"Ne... Neyi du... Duydum mu?..."

Nisan, "Sen beni dinlemiyor musun Suzan?" diye sordu, henüz yanlarına gelmesinin üzerinden bir dakika bile geçmemiş olan Gonca'nın yardımcısına. "Adam benimle dalga geçti, diyorum! Resmen dalga geçti! Üstelik öyle iğrenç bir sırıtışı vardı ki görmeliydin!"

"Nisan, lütfen biraz sakin olur musun?" 

"Olamam Gonca! O-la-mam! Dünden beri içim içimi yiyor! Gerçeği öğrendiğimden beri içim içimi yiyor! Üstelik gerçeği kimden öğrendim?" diye soran Nisan, kendi sorusunu kendi yanıtladı: "Velinimetimiz efendimizden!" 

Sesi, söylediğinden tiksinir gibiydi. 

Gonca'yla Suzan aynı anda konuştular:

"Sana kaç defa, 'Şu adama şöyle deme!' demedim mi?"

"Hakan Bey'den mi?" 

Ne var ki Nisan ya onları duymadı ya da önemsemedi. 

"Bana o sinsi sıçanın ikizi olmadığını söyledi. Eminim o sırada da içinden kıs kıs gülüyordu." Dudağı ve sonra yüzü iğrenir gibi bir ifadeyle buruştu. "Böyle bir sıçanın öyle bir sıçanla arkadaş olması hiç şaşırtıcı değil!"

Konuşmayı takip edemeyen, en azından anlamsal olarak nereye gittiğini takip edemeyen Suzan, Gonca Hanım'ın "Nisancığım..." diye seslendiğini duydu. Bu çok saygı duyduğu kadın; bu sesi, ancak acı ve çaresizlikten mantıklı düşünme yetisini kaybeden hasta yakınlarına karşı kullanırdı. 

"Neden biraz oturmuyorsun? Suzan da bize iki çay söylesin; istersen birer de sosisli alırız, ne dersin?"

Nisan, inatçı bir tavırla çenesini kaldırdı. 

"O kendini fasulye gibi nimetten sanan ayaklı zamparaya gününü göstermeden hiçbir şey yemem!"

"A...ah! Saçmalıyorsun ama!" diyen Gonca, bir anda aklına gelen düşünceyle, "Ödeşmişsiniz gibi düşünemez misin?" diye sordu. "Sen onu oyuna getirdin, o da seni."

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin