9. Bölüm

3.8K 405 77
                                    

Hakan, hiçbir zaman hayatı tadını çıkara çıkara yaşadığını düşünmemişti. Yine de bu, kimi zaman hayattan inanılmaz keyif aldığı gerçeğini değiştirmezdi. Adana'nın ağzında bıraktığı o leziz acılığı şalgamla yumuşatmak, saunadan sonra Abdi Paşa tarafından "masaj" başlığı altında pestili çıkıncaya kadar yoğrulmak, çok yorulduğu bir günün ardından geniş yatağına uzanıp bayılır gibi uyumak... Bunların hepsi çok keyifliydi keyifli olmasına ancak, işte elde ettiği ufak bir başarının verdiği tatmini ona yaşatmaktan oldukça uzaktı. Karlı ve yararlı bir anlaşmayla yarışabilecek zevki henüz tatmamıştı. Aslında... Şu ana kadar tatmamıştı. 

Ah; o,korku ve dehşetle açılan gözler!... O, masaya kapaklanır gibi eğilmiş yüz!... Ah; o, avcıya avının kapana kısılmışlık hissinin verdiği paha biçilemez tatmin!

Kabul ediyordu: Hayatında bundan daha zevk aldığı bir an yaşamamıştı. O kadar keyifliydi ki başkasının mutsuzluğu ve umutsuzluğundan beslenen insanlara duyduğu tiksinti Hakan'ın o an aklından çıkıvermişti. Acımasızca alay edilen birinin acımasızca alay edildiğinin farkında olmayışı o kadar acımasızcaydı ki kim olsa gerçeği fark ettiğinde ayağına gelen intikam fırsatını kaçırmazdı. Hakan da kaçırmayacaktı. Sırf bu yüzden aslında bağırmak, bağırırken ağzına geleni söylemek yerine sessizce, trafik lambasına benzeyen aptal sarışınla her şeyden haberdar gibi görünen orta yaşlı kadına bakıyordu. Diğerine... Diğerine bakmak istemiyordu, bakarsa şu anda pamuk ipliğine bağlı öz denetimini yitireceğini düşünüyordu. Onu gırtlaklamak isteğine yenik düşerse, gazete yöneticilerinin manşet aramak zorunda kalmayacağından emindi. Üstelik Hakan; bir kereyle yetinemezdi; kadını birkaç kere gırtlaklayabilirdi.

O anda, her şey yolundayken şiddete karşı olmanın ne kadar kolay ve ne kadar gülünç olduğunu anladı. Esas, şiddeti besleyen duygularla dolup taşarken onu bastırabilmek zordu.  

"Hazır mısın Hakan Bey?"

Hakan yavaşça, son kez, geleneksel "brunch'a ev sahipliği yapan Münir Bey'e baktı. Sakince, "Hazırım." diye karşılık verdi. 

Kahvaltı bitmek üzereydi. Birazdan Münir Bey, daha önce defalarca yaptığı konuşmanın bir benzerini yapacaktı ve bir açıdan bu konuşma daha önce yaptıklarına hiç benzemeyecekti. 

Hakan, "Yarım saat içinde..." diyen yaşlı adama başıyla onay verdi. 

Münir Bey'in dikkati, saniyeler içinde, yuvarlak masanın diğer tarafında kalan Hatice Hanım'a kayıverdi. Yaşlı adam; ona tuzlu kreplerden tadıp tatmadığını sordu, kadının önünde krep kalmadığını anladığında da hazır bekleyen garsona işaret etmek yerine, kalkıp kendi önündeki krep tabağını Hatice Hanım'ın önüne koymayı tercih etti. Hem de hevesle! 

Hakan, "Kart zampara!" diye düşünürken Münir Bey'in Hatice Hanım'ın nerede oturacağını önceden düşünüp özenle planladığını tahmin ediyordu. Adamın orta yaşı biraz geçmiş, etine dolgun, başına anne tipi bir baş örtüsü geçirmiş kadına karşı ilgisi o kadar barizdi ki Hakan'ın başka türlü düşünmesi mümkün değildi. Üstelik Münir Bey, bu ilgisini masada oturan oğlu ve kızına rağmen gösterdiğine göre iş ciddi demekti. Zaten Hatice Hanım'ın diğer yanında oturan Leyla Hanım, Münir Bey'in kızı, kadınla o kadar samimi ve içli dışlı bir sohbet kurmuştu ki Hakan, ailenin de bu olası birlikteliği onayladığını tahmin ediyordu. 

Yine de...  Bu iş garipti. 

Hakan'ın öyle magazinle işi olmazdı; ancak Münir Bey'le temasa geçmeden önce basında onunla çıkmış her haberi gözden geçirmişti. Adamın çoğu etkinlikte kolunda kızı Leyla Hanım olmasına karşın, tek tük de olsa, başka kadınların olduğu birkaç fotoğrafına da rastlamıştı. O kadınlardan birinin bile "yurdum kadını" imajına sahip Hatice Hanım'la benzer bir yanı yoktu. Bu yüzden Hakan, Münir Bey'in kadına bariz ve ciddi zaafına şaşırmadan edemiyordu. Gerçi şu durumda bu şaşkınlığı memnuniyetle karşıladığını da inkar edemezdi. Eğer Münir Bey Hatice Hanım'a ilgi duymasa, onu en iyi görebileceği noktaya oturtturmazdı; eğer onu oraya oturtturmasa Hakan da Hatice Hanım'ın yalancı ve düzenbaz kızının tam karşısında eziyet çekerek kıvrandığını, yan gözle de olsa, göremezdi.  

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin