24. Bölüm

2.7K 340 82
                                    

"Pekala Nedim Bey." diyerek ayağa kalkan Hakan, en az yirmi kilo fazlası olan hastane müdürüne elini uzattı. "Teşekkür ederim."

Nedim Bey, gerdanını boynuna doğru eğip büyük bir memnuniyetle patronunun elini sıktı ve gevrek gülüşü eşliğinde ona, "Rica ederim efendim." diyerek karşılık verdi. 

"Bugünden sonra ofisinizi işgal etmeyeceğime dair söz veririm." diye şakalaşan Hakan Alagöz'ün alçak gönüllüğü karşısında Nedim Dilmen, şaşkınlığını belli etmemeye çalıştı.

"Estağfurullah efendim! Ben de ofisim de her zaman emrinizdeyiz."

"Öyle de olsa bildiğiniz gibi artık buna gerek kalmadı. Murat Bey döndüğüne göre bundan sonra onunla iletişim halinde olacaksınız. Ben de belki bir kahve için uğrarım."

"Her zaman efendim." 

Nedim Dilmen; masanın üzerindeki kalın dosyaya uzanmadan önce, "İzninizle." dedi. "Eğer başka bir emriniz yoksa ben müsaadenizi isteyeyim."

Bu sefer, "Estağfurullah!" diyen Hakan'dı. 

Hastane müdürü görkemli gövdesiyle kapıdan çıkmadan önce durup geriye baktı, "İyi günler Kasım Bey" diyerek odadaki diğer adamı selamladı.

Kasım Koçoğlu oturduğu geniş koltukta rahatını hiç bozmadan sadece başını sallayarak adama, "İyi günler... İyi günler..." diyerek karşılık verdi. 

Kapı Nedim Dilmen'in ardından kapanır kapanmaz Hakan kalktığı koltuğa kendini bir çuval gibi geri bıraktı. 

"Oh, bu da bitti!" 

Sesi şükreder gibi minnet doluydu.

Alaycı gözlerini arkadaşının üzerinde gezdiren Kasım, "Yalnız..." diye cümlesine başlarken sırıtıyordu. "Adama ofisini işgal etmeyeceğini söyledin ama o hala bu ofisin dışında ve sen de hala içindesin."

O sırada başını koltuğun arkasına dayamış ve gözlerini kapatmış olan Hakan, tek gözünü aralayarak arkadaşına yandan bir bakış attı. 

"Bugünden sonra, demiştim Kasım!"  

"Neyse, buna da şükür! En azından üzerine vazife olmayan işleri yapmaya nihayet bir son verdin!"

Bıkkınlıkla derin bir nefes alan Hakan, "Bu işler yapılmak zorundaydı!" dedi.

"Ama senin tarafından yapılmak zorunda değildi! İşgüzarlığın sana öyle hissettirdiği için gelip hepsini yaptın."

"Off Kasım!"

"Ne, 'Off Kasım'ı? Haksız mıyım? Ayrıca gördüğün gibi Murat Abi de işi gayet iyi kıvırdı."

Hakan, "Tabii kıvıracak, senelerin yöneticisi." dedi en büyük ablası Nesrin'in kocasını kastederek.

"Hadi ordan!" diyen Kasım, koltuğunda iyice kayıp belinin üzerine yatar gibi oturdu. "Ceketin kırışacak!" diyen Hakan'ı da, sataşma fırsatını kaçırmamak için, "Boş ver ceketi!" diyerek geçiştirdi. "Murat Abi meselesini nasıl da doğal bir şeymiş gibi pazarlıyorsun! Duyan da onun bu işi yapabileceğini senin akıl ettiğini sanır ve tabii böylece diğer şehirlerdeki hastanelere de gidip saçma sapan işleri yapmaktan kendi kendini kurtardığını da. Eğer Murat Abi'yi aklına sokmasam...."

Hakan, "O-off!..." diyerek Kasım'ın sözünü kestiğinde iki eliyle birden yüzünü kapatmıştı. "Ne çok çenen var ya, ne çok konuşuyorsun! Eminim hakimler seni dinlemekten bıktığı için duruşmaların hep kısa sürüyordur!"

"Öyle kolaysa sen de konuş, sen de kazan yavrum; önünde mi duruyoruz? Ayrıca çok konuşuyor olmam, boş konuştuğum anlamına gelmez ki zaten asla boş konuşmam!"

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin