23. Bölüm (2. Kısım)

2.8K 334 168
                                    

Gonca kendini, "Dur! Orada dur!", "Eller havaya! Kaldır! Kaldır ellerini!", "Diz çök, diz çök!" gibi ancak polisiye filmlerden aşina olduğu bir ses karmaşasının ortasında, üstelik Hakan'la onun devasa arabası arasında sıkışmış buldu. Nasıl olup da Hakan'ın yüz seksen derece dönerek onu arkasına aldığını hatırlamıyordu, ertesi akşam olan biteni annesine anlatırken de hatırlamayacaktı fakat kendini "cesur" sanan biri olarak aslında kendinde "cesaret" sandığı şeyin hayat olağan akışının dışına çıktığında ortadan kaybolduğunu gözleri yaşararak anlatacaktı. 

"Gonca" diyen Hakan; kadının korkuyla büzülmüş, titreyen bedeninin etrafında kollarını sıkılaştırdı. "Korkma!" 

Erkek, fısıltıdan farksız sözlerini kulağına söylediği için Gonca onu anlamakta sıkıntı yaşamadı. Başını hızla geri çekip dehşetli bir ifadeyle Hakan'a baktı çünkü böylesi bir anda korkmamasını söyleyebilmesi için onun aklını kaçırmış olması gerekirdi.  

Gonca'nın düşüncelerinden habersiz olan Hakan, güven verici olduğunu umduğu bir sesle, "Burada bekle, kıpırdama!" diyerek devam etti.

Sesi o kadar şefkatli, o kadar yumuşaktı ki Gonca ağzını açıp itiraz edemedi; farklı şekilde söylemiş olsaydı bile edemezdi çünkü korkudan ölmek üzereydi. Tir tir titrerken aşağı yukarı oynattığı başının arabaların içine konulan oyuncak süs köpeklerine benzer şekilde armut gibi sallandığından emindi. 

Hakan, Gonca'nın elle tutulur korkusunu iliklerinde hissederek ona bir kez daha sarıldı ve "Şışş..." dedi. "Sakin ol ve bana güven."  

Gonca, hem bu beylik laf için hem de Hakan onu bırakıp bedenini arkalarında olan biten her neyse ona çevirdiği için çok sinirlendi ve Hakan'a vurmak istedi. Böyle bir durumda ona güvenmesi neyi değiştirirdi? Kendisi güvende değilken Gonca'ya güvence vermeye çalışması tipik erkek kasıntılığından başka neydi? 

Gonca, ancak küçümseme dolu sesini hak ettiğine inandığı Hakan'ı azarlamak için ağzını açtı:

"Gitme!"    

Hakan'ın gözleri, önce kolunu sımsıkı kavramış olan Gonca'nın zarif elinin sonra daha da zarif olan yüzünün üzerinde durdu. Sakince, "Sana, 'Korkma!' demiştim." dedi. 

Gonca daha fazla dayanamayıp sinirle, "Ama ben sana, 'Saçmalama!' dememiştim! Allah aşkına nasıl korkmam?" diyerek haykırdı ve... Ve sanki komik bir şey söylemiş gibi Hakan'ın yüzüne yayılan gülümsemeyi şaşkınlıkla izledi. "Yok" diye düşündü. "Bu gerçekten deli!"

Hakan, Gonca'nın bu anlık kendini kaybetmelerinin genetik bir geçişle ona gelip gelmediğini merak ediyordu çünkü Hatice Hanım'da da benzer bir saman alevi durumu vardı. Her neyse de içinde bir ses; o güne dek ortaya çıkmamış, Hakan'a da yabancı, sahiplenmeye meraklı, baskın bir ses, "Minik ejderham!" diye fısıldadı. "Benim minik ejderham!"

Eğer aklından geçeni Gonca bir an olsun tahmin etse; bilse, hatta sadece bir kısmını bilse, hiç şansı olmazdı. Hakan, bir alev topuna dönüşerek onu yakıp kül edeceğinden emin olduğu kadına sırıtarak elini uzatıp, "Pekala, gel o zaman." dedi. 

Gonca, artık aptal sırıtışı yüzünden Hakan'ın aklını kaçırmış olduğuna kesin olarak hükmetmişti ama yine de elini onun geniş avcuna bırakmakta tereddüt etmedi. Hatta bu şekilde içinin bir şekilde rahatladığını fark ederek esas aklını kaçırmış olanın kendi olabileceğini bile düşündü. 

Hakan onu yanına çekerken ne olduğunu, ne olacağını bilmediği için Gonca'nın kalbi göğüs kafesini zorlayarak atıyordu. Gerçekte olan biten her neyse onu anlamak için gözlerini önlerindeki manzaraya çevirdi. Bunu yapabilmek için tüm iradesini kullanmak zorunda kalmıştı çünkü göreceği her neyse ondan ölesiye korkuyordu.  

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin