26. Bölüm

3.2K 307 87
                                    

Gonca, önce, "Aah!..., Ah!"; sonra da "Hım!... Mm!" diyerek iç geçiren kadına, "Lütfen şunu keser misin anne?" diye seslendi, olumlu ya da olumsuz herhangi bir tepki alamayınca da sesini yükseltti: "Anne! Beni duymuyor musun?" 

Hatice Hanım, yüzünü kızına doğru çevirirken suratında hülyalı bir ifade vardı.  

"Bir şey mi dedin Gonca?"

"Evet, dedim!"

"Ne dedin?"

Gonca gözlerini devirdi.

"İki saattir iç geçirip geçirip duruyorsun anne!"

Gözlerini birkaç kez kırpıştıran Hatice Hanım, "Ne varmış geçiriyorsam?" diyerek omzunu silkti. "Her gün kızıma ilan-ı aşk edilmiyor ya!"

"Öyle bir şey olma..."

Kızına ters ters bakan Hatice Hanım, onun cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden, "Öyle bir şey oldu!" dedi. "Sen anlattın olduğunu! Hem de yüzlerce kişinin önünde olmuş!"

Gonca, kollarını göğsünün üstünde kavuşturdu. 

"Abartmasan olmaz!"

"Bana bak Gonca! Öyle bana homurdanma; yaşına başına bakmam, alırım oklavayı!"

"Anne ya!"

"Ne, 'anne ya'? Yalan mı söylüyorum?" Çenesiyle son yarım saattir gözlerini neredeyse hiç ayırmadan baktığı ve o sırada da derin derin iç geçirerek farkında olmadan hayaller kurduğu gül goncalarını işaret ederek, "Bunlar yalan mı söylüyor?" diye sordu.

Gonca, cevap vermek için dudaklarını araladı ama... 

Hatice Hanım; hala bir parça hülyalı yüzünü hafifçe yukarı kaldırıp başını iki yana sallayarak, "İnceliğe bak!" diyordu. "Adamdaki inceliğe bak! Benim kızıma, Gonca'ma, gül goncaları gönderiyor! Hem de sevgisinin, aşkının renginde!" Hatice Hanım yeniden iç geçirdi. "Bundan daha mutlu olduğum tek gün; Mert'i ilk gördüğüm, ilk kucağıma aldığım gündü!"

 Gonca şaşkın şaşkın, "Ne kadar da duygusala bağladın!" diye konuştu.

Hatice Hanım, kızının şaşkınlığına şaşırarak, "Neden bağlamayacakmışım?" diye sordu. "Bağlarım tabii! Benim tatlı kızıma, benim minik yavruma... Mi... Minik yavruma, daha kendi çocukken... Çocukken anne olan yavruma... Yalnız yavruma..."

Hatice Hanım'ın kesik kesik titreyen sesi, ufak bir hıçkırıkla bölündü. 

"Anne!" diye feryat eden Gonca, ayağa fırladığı gibi annesinin sarsılan omuzlarına sımsıkı sarıldı. "Canım annem! Canım! Daha kaç defa söylemem lazım? Ben yalnız değildim! Sen vardın, sonra Gülsüm annem, Mert... Nasıl yalnız olabilirim?"

Sesi kızının göğsünde boğuk boğuk çıkan Hatice Hanım, "Aynı şey değil!" diyerek itiraz etti. "Değil! Bunu hep söylüyorum! Sen de biliyorsun aynı olmadığını!" Hıçkırığını, yutkunup derin bir nefes alarak bastırdı. "Hep biri olsun istedim. Mert'i büyütürken sana destek olsun istedim!"

Hatice Hanım, "Siz bana destek oldunuz zaten." diyen kızını dinlemeden, "Onur'un olacağı gibi destek olsun istedim ama sen hiç oralı değildin." diye devam etti. 

"Çünkü böyle bir şeye ihtiyaç duymadım anne. Bu da sizin sayenizde. Sen ve Gülsüm annemin!"

Hatice Hanım boğuk boğuk gülünce, Gonca geri çekilip onun yüzüne baktı. Başparmaklarıyla annesinin yanaklarını ıslatan yaşları yavaşça silerken, "Ağlıyordun." dedi. "Şimdi de tutmuş gülüyorsun!"

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin