12. Bölüm (1. Kısım)

3.6K 359 89
                                    

"Hatice'lerde bir sorun var! Hem de büyük bir sorun!" diye düşündü Gonca; bir ay öncesine kadar Münir Bey'in sekreteri olan, şimdi aynı görevi Hakan Alagöz için devam ettiren Hatice Hanım'ın seri adımlarına ayak uydurmaya çalışırken. Uzun ya da kısa, şişman ya da zayıf, yaşlı ya da genç fark etmez; hepsi ama hepsi muhatapları üzerinde hakimiyet kurma ve onları yönetme konusunda zorluk çekmiyordu. Gonca; Hatice Hanım'ın dimdik omurgasına, kadının sanki sırtında gözleri varmış gibi kaçamak bir bakış atıp, "Ve korkutmakta!" diye düşündü.

Bu türün, Hatice türünün, bir örneği de evde vardı. Her ne kadar önündeki kadından çok daha kısa, çok daha dolgun bir bedene sahip olsa; hatta çoğu kişi gördüğünde, "Aaa... Ne tatlı kadın!" diye düşünse de aynı baskın ruha, aynı çelik iradeye o da sahipti. Annesi olan kadın yandan şöyle bir baksa, kaç yaşına gelmiş Gonca hemen tırsardı ve tırstığını itiraf etmekten zerre gocunmazdı. Bilirdi ki kim olsa, annesinin o bakışına aynı korkaklıkla yanıt verirdi.

"Biraz bekleyin lütfen!"

Gonca, pat diye duruverdi. Hatta neredeyse, bir ayağı havadayken duruverdi. Hatice Hanım, önlerindeki büyük ve gösterişli kapıyı tıklatırken sessizce beklemeye başladı.

Buraya daha önce, Münir Bey odanın sahibiyken, birkaç defa gelmişti; ama bu ziyaretlerinin birinde bile, buna ilk sefer de dahil, kalbi bu kadar hızlı çarpmamış, bacakları yeni doğmuş bir tayın güçsüzlüğüyle titrememişti. Aslında... Suzan, Hatice Hanım tarafından yukarıya çağrıldığını söylediğinden beri aynı durumdaydı ve Nisan'la sakin sakin gevezelik edip onunla üst kata çıkarken de. Hatta onunla az sonra karşılaşacağı adamla ilgili şakalaşırken de. Ne kendine ne de bir başkasına küçük bir çocuk gibi çaresiz ve korkak hissettiğini belli etmek istemişti. Yine de... Ne yazık ki hala öyle hissediyordu.

Nisan'ın, bir gün dışında, son bir aydır "Velinimetimiz Efendimiz" diye arkasından homurdanarak dalga geçtiği adamın kapısının önünde dururken vücudunun bu istemsiz tepkilerine daha da sinir oluyordu. Ve bir doktor olarak biliyordu ki, bu kadar gerginken bu tepkiler kendiliğinden yok olmazdı. Şu anda gevşeyemeyeceği de kesin olduğuna göre, en iyisinin kendini iyice sıkmaya devam ederek hissettiklerini kesinlikle belli etmemek olduğuna karar verdi.

"Aptal kısır döngüler!" diye düşündü. Kısır döngülerin çözümsüzlük dışında insan yaşamına kattığı hiçbir şey yoktu.

Derin bir nefes alarak Hatice Hanım'ın kapıyı açmasını izledi. Anlaşılan düşüncelerinin arasında kaybolmuşken içeriden giriş onayı gelmişti.

Gonca; son bir ayını bu odaya çağrılacağını düşünerek geçirmişti, çağrılmayacağını umarak. Olanlar yüzünden böyle bir umuda bel bağlamaması gerektiğini bilecek kadar aklı başında olsa da yine de umut etmişti. Küçük bir umut. Minnacık! Kendinin de inanmadığı...

Ama o umut gerçek olmuştu: Bir hafta geçmiş, ikincisi de hızla onu takip etmişti. Üçüncü haftayla birlikte Gonca, kendini, Hakan Alagöz'ü acımasızca intikam peşine düşmüş bir serseri olmadığı için takdir eder bulmuştu. Sebebi sadece adamın onu ayağına çağırıp aşağılayarak işine son vermemesi değildi, ki ilk hafta rüyaları hep bu sahnenin değişik versiyonlarıyla doluydu, Nisan'ın departmanını ziyaret ettiğinde ona karşı son derece objektif ve adil yaklaşımıydı.

Hakan Alagöz, geçen haftanın ortasında bölüm ziyaretlerine kardiyoloji ve kalp damarla devam etmiş ve tüm personeli başarılarından ötürü tebrik etmişti. Nisan'ın dediğine göre "tüm personel" sadece hekimlerden ibaret değildi. Onların yanında hemşireler, hasta bakıcılar, temizlikçiler de yeni iş verenlerinin övgülerinden nasiplerini almışlardı. Ve Hakan Alagöz, kalp damardaki ziyaretini bitirmeden hemen önce Nisan'a dönmüş, onu özel olarak tebrik etmişti. Bir cerrah olarak başarılarının herkesin dilinde olduğundan söz etmişti.

GÜL MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin