29

5.7K 204 30
                                    



Herkese merhaba. Bu akşamki ikinci bölüme geldik :) Ne çabuk 29 olmuşuz! Hikâyenin bu kısımdan sonrası "texting" kurgusundan ayrılacak dostlarım. Artık mesajlaşmaların yerini gerçek konuşmalar, belki sarışmalar sevişmeler alacak öhhhö öhhhö asajkjfdjfd 

Oylarınızı ve görüşlerinizi bekliyorum, sizi seviyorum. 

HE'S MINE | 29 

         Umay Saygıner'den...

Hayat beni hiç beklemediğim kıyılara savurmayı seviyordu. Sanırım yirmi dört yıllık yaşantımdan altığım en sahici ders de buydu.

Saçlarım rüzgârda dalgalanıyorken ben gökyüzüne karışma arzusuyla dolup taşıyordum. Birileri beni olduğum yerden söküp koparsa da kendimi hiç aşinası olmadığım bir hayatta bulsam, diye mırıldanmam an meselesiydi.

Dizimin epey üzerinde biten beyaz elbisem ya da severek giydiğim kahverengi postallarım bile beni içine düştüğüm durumdan kurtaramazmış gibi hissediyordum. Bu yaptığıma deli cesareti diyecek insanlar tanıyordum ve bu durumu tanımlamak üzere cebimde başka kelimeler olmadığını da itiraf etmem gerekiyordu.

Arkadaşımız için bunu yapmak zorundayız Umay, diye haykırdım kendime. Teşviklendirici bir haykırma olup olmadığından emin değildim, her an dizlerimin üzerine çöküp ağlayabilirdim.

Bugün burada olmak ve o lanet olası iş adamıyla ortak bir çıkar yol buluşmak için konuşmak zorundaydım. Sıkıntı büyüktü. Sıkıntı, en yakın arkadaşlarımdan Emre'nin çalıştığı şirkete hisse kaybettirmiş mimari harikasıydı.

Emre benim liseden arkadaşımdı ve yediğimiz içtiğimiz ayrı gitse de arada bir ortak bir şeyler yiyip içtiğim dostlarımdan biriydi. Dün sabahtan beri başımı şişirip çalıştığı şirketin CEO'su Kaya Gürdal'ı ikna etmem için ısrar edip duruyordu. Emre'nin planına göre Kaya Gürdal, karşısındaki ilgi çekici ve kendinden emin kadından etkilenecek ve ona bir şans verecekti. Evet Emre'nin istediği yalnızca bir şanstı. Çünkü ona kalırsa Kaya Gürdal onu bir kez dinlese arkadaşımın haklı olduğunu düşünecek ve ona terfi verecekti.

Tırnaklarımı etime batırıp geri dönmek üzere yola koyulacağım sırada, o geceden tanıdığım yüze rastlamıştım. Aslında buna "rastlantı" demek ne denli doğruydu bilmiyordum çünkü bu adamı yaklaşık iki saattir bekliyordum. Güneş çoktan elini ayağını çekmişti ve etraf sokak lambalarının ışığıyla aydınlanıyordu. Ofisinden çıkan Kaya Gürdal bu kez lacivert bir takım giyinmişti. Lüks spor arabasına doğru adımlar attığı anda kendime başka çaremin olmadığını hatırlatarak tabiri caizse adamın önünü kestim.

"Kaya Bey!"

Sesin sahibine -kendisi ben oluyordum- düşen kısık bakışları, beni baştan aşağıya yarım dakika boyunca incelediğinde o lanet heykeli kafasına çarpma isteğiyle dolmuştum.

Mafya kılıklı bu adam, konuşmasının tam sırası olduğunun farkına vardığında dudaklarını araladı ve bakışlarını yüzüme çevirdi. "Evet?"

"Sizinle bir şey konuşmam gerekiyor, eğer siz de müsaitseniz..." Devamını nasıl tamamlayacağımı bilmediğim cümlem, ağzıma tıkıldığında bu işin sandığımdan da zor olacağıyla yüzleşmiştim.

"Benimle konuşmak isteyen kaç kadın var biliyor musun ufaklık?"

İtiraf varan iki: Bunu beklemiyordum. Adamın sözleri dudaklarıma alaycı bir gülümseme yerleştirirken "İnanın ben o kadınlardan biri değilim beyefendi. Sizinle çok önemli bir mesele hakkında konuşmam gerekiyor." diye tek nefeste konuşmuştum.

HE'S MINE (+18) TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin