22

6.9K 239 8
                                        

Biraz ara vermek zorunda kalmıştım. Bunun için gerçekten üzgünüm. Biliyorsunuz üniversitelerin açılacağı muhabbetleri dönüyor ve bu kız ikinci sınıf. Bir süre okulumla ilgilenmem gerekiyor, kalacak yer falan bakacağım. Yazmaya devam ederim ama ne sıklıkla bölüm gelir bilmiyorum.

1K olmuşuz, çok teşekkür ederim. Umarım daha çok yükselebiliriz. Bu platformdaki diğer saçmalıkları gördüğümde (tabii ki herkesten bahsetmiyorum) benim hikayemin neden yükselmediğini merak ediyorum ve bu çok normal bence.

Oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın bebeklerim. Sizi seviyorum, iyi okumalar!

HE'S MINE | 22

Kadının kalbi, çok değil birkaç dakika sonra gizemini yitirecek bir bilinmeyen olmanın heyecanıyla çarpıyordu.

En güzel elbisesini giymişti. Kahverengi saçları, koca bukleler halinde omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Umay Saygıner; 24 yıllık yaşantısı boyunca, tek bir gecenin haricinde, böylesine deli dolu hissettiğini anımsamıyordu. Topuklu ayakkabıları asfalt zemine attığı adımla tok bir ses çıkardı. Aracından indi, bodyguardlara selam verdi ve Glory'nin mermer merdivenlerini çıkmaya başladı.

Kalbi bir maraton koşusuna çıkmıştı sanki. Birkaç dakika sonra onu görecek, seneler sonra onunla tekrar göz göze gelecekti. İtiraf etmek gerekirse Umay, Tuna ile ilk kez göz göze geldiği o geceden itibaren yaşadığını hissetmiyordu. Sanki genç kadının anlamsız varlığı o gece nihayi anlamını kazanmış, ardından saatler sonra kayan bir yıldız gibi yok olmuştu.

Tuna, diye fısıldadı dudakları. İsmi, dudaklarının arasına yerleşmiş bir ağıttı sanki. Onu söküp atmak öyle zor olmuştu ki, Umay bu oyundan mağlup ayrılan taraf olunca onu söküp atmayı değil, ona sahip olmayı istemişti.

Kalbi gürültüyle çarparken bakışları telefonunun ekranına düştü. Saat 23.57'ydi. Üzerinde krem rengi, bebeksi pürüzsüzlükte bir elbise vardı. Bu gece, Tuna'ya bir telefon ekranının ardından sergilediği o cesur ve ihtiraslı kadın gibi değildi. Bu gece, onunla göz göze gelmiş o genç kız olmuştu.

23.58. Gözlerini etrafta gezdirdi. Kalabalık, yükselen kısık sesli müziğe eşlik etmek istercesine sallanıyor; samimi bir görüntü veriyordu. Bar kısmına geçerek kendine bir mojito söyledi. Gevşemeye ihtiyacı vardı çünkü cevaplayacağı dünya kadar soru olduğunu biliyordu. Eh, buraya geldiğine göre her şeyi baştan kabul etmişti. Caymak yoktu.

23. 59. Barmen mojitosunu mermer tezgâhın üzerine bıraktı ve ona göz kırptı. Normal şartlar altında bir teşekkürü karşısındaki flörtöz adama çok görmezdi ancak bu, her nasılsa, ona kötü hissettirirdi. Tuna için buradayken başka bir adama gülümsemek... Bu kesinlikle hoş değildi.

00.00. Hâlâ bekliyor ve bir karşılık alamıyor olmak kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Pekâlâ, kendi birkaç dakika erken gelmiş olabilirdi ancak Umay Saygıner dakik bir kadındı. Bekletilmekten hazzetmezdi. Sırf sürekli bekletiliyor olduğu için ayrıldığı Kerem'i hatırlayınca dudaklarını büzüştürdü. Eski sevgilisi Kerem, şimdi Tuna Başaran'ın CEO'su olduğu holdingte analist olarak çalışıyordu. Tam da şu anda Kerem'i düşünüyor olmanın gereksiz olduğunu fark etti ve mojitosundan yudumlar almaya başladı.

00.10. Gözleri bir ekranda bir de mekânda geziniyordu. Tuna'dan ne ses ne de seda vardı. Sertçe yutkunarak beklemeye devam etti. Trafiğe kalmış olabilirdi. İstanbul bu saatlerde epey kalabalık ve yoğundu.

00. 20. Mojitosunu bitirmişti. Kendisine bir cosmopolitan söyledi ve etrafta dans eden çiftlere baktı. Telefonunu kontrol etmeyi ihmal etmiyordu ve deli gibi yazmak istese de kendini durdurabilmenin bir yolunu buluyordu.

00.30. Barmene kafasına göre takılmasını söyledi. Kadehleri birbiri ardına dolup boşalıyordu. Biraz daha bekleyeceğim, diye konuştu kafasındaki sese. Gelecek. Gelmesi lazım.

Saat biri çeyrek geçerken dudaklarında acı bir gülümsemeyle kendini kandırmayı kesti. Tuna Başaran'ın geleceği yoktu. Bunu fark etmesi, bu denli zor olmamalıydı. Göz pınarlarına yaşlar birikmişken sertçe yutkundu ve mermerden destek alarak ayaklandı. Bir saat on beş dakikadır bir şeyler içiyor, zihnini böylesine meşgul eden adamı bir aptal gibi beklediği için kendinden nefret ediyordu.

Cüzdanından çıkardığı iki yüzlük iki banknotu mermere bıraktı. Göz pınarlarına asılı kalmış yaşlar daha fazla dayanamadı ve yanaklarına süzülmeye başladı.

Tuna Başaran, bu gece en güzel elbisesini giymiş kız için dünyanın en acımasız adamıydı.

HE'S MINE (+18) TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin