45

1.7K 100 28
                                    




Selam! Uzunca bir aradan sonra geldim. Derslerdi, okuldu, sağlık problemleriydi derken hayatımda ipin ucunu kaçırdığım bir sürü olay oldu ve burayı oldukça ihmal ettim. Sizleri çok özledim ve okunma sayısının arttığını gördükçe çığlıklar atasım geldi. Burayı kontrol edebilecek zaman bulduğumda sizlerden aldığım dönütlerden ötürü çok sevindim, biraz üzüldüm ve biraz da yoruldum. 

Yazacak motivasyon bulamadığım için kendime kızdım. Ama sonunda döndüm. Vize haftamın ortasında, geriye 5 sınavım kalmışken oturdum ve Tuna'nın ağzından bir bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz. 

Yıldıza tıklamayı ve satır arası yorumlar bırakmayı unutmayın. Sizler ve görüşleriniz benim en büyük motivasyonum; sizi seviyorum. 

İyi okumalar. 

HIM, Poison Girl

Opeth, Ending Credits (* koyduğum yerde açınnn :) )

Tuna'dan,

HE'S MINE­­| 45

Bir kadın tanıyordum.

Ben süslü cümleler kurabilen bir adam değildim. Ama bu kadın beni bilinçsizce bir şaire çeviriyordu. Hayatıma bir gün doğumunda sızmış, bedenimi, zihnimi ve hatta ruhumu ele geçirmişti.

Görünmez ellerin kalbinizi göğüs kafesinizden söküp çıkarıyor, sonra yerine geri koymaya çalışıyor olduğunu düşünün. Kırılan kaburgalarınız ciğerlerinize batar, içini kemiren bir acı tüm bedeninizi ele geçirirdi.

İşte Umay'ın yokluğunda ben tam olarak böyle hissediyordum.

O, tanıdığım en güçlü, çekici ve iddialı kadınlardan biriydi ama aynı zamanda kırılan bir kelebek kadar hassastı. Göz alıcıydı. Tüm ihtişamıyla karşımda parıldarken kendimi ona hayran bir şekilde izlemekten alıkoyamazdım.

Nisa'nın kalbimde hiçbir zaman dokunamadığı tellere Umay öylesine güçlü basıyordu ki ritmim bozuluyor, ortaya bir şarkı çıkıyordu.

Hemen yanı başımda, ön yolcu koltuğunda oturuyorken bakışlarımı onun üzerinde gezdirmiştim. İddialı. Ona baktığımda söyleyebileceğim tek kelime buydu. Bakışlarımı gözlerine çıkardım, ona ne kadar az bakarsam o kadar iyiydi. Ancak o esnada hiç beklemediğim bir şey oldu ve onun sarıya kaçan kahvelerini bulamadım. Umay, yeşile yakın tonda bir lens takmıştı. Yüzündeki sahte gülümsemesiyle bana bakarken gözlerinin kenarları kırışmıştı.

Bundan hoşlanmamıştım.

Karşımdaki kadın Umay'dı ama benim Umay'ım olmaktan bir hayli uzaktı. Hoş, birtakım sebeplerden ötürü o pek de benim Umay'ım sayılmazdı.

"Nasılsın?" dedim birkaç saniyenin ardından bir şey söylemem gerektiğini fark ederek.

"İyidir, senden?" diye sormasının hemen ardından ağzındaki sakızdan kocaman bir balon yaptı ve o balonu nefesini içine çekerek söndürdü.

Kaşlarım çatılırken dudaklarımı birbirine bastırdım. Onu annemlerin yanına bu halde götürmem ne denli doğruydu bilmiyordum. Sıkıntı üzerindekiler ya da bilerek kendi gibi olmaması değildi. Sıkıntı onun benim bildiğim Umay olmamasıydı. Onu en başında tanıdığım hali bu olsaydı, bu benim için bir problem olmazdı. Bir kadının kıyafetlerine karışacak adamlardan değildim. Canımı sıkan bir şey varsa en başından oralı olmazdım, ancak bir kadını kısıtlamak hiçbir zaman seçimim olmamıştı, olmayacaktı.

*şarkıyı açabilirsiniz*

"İyi." dedim ifadesizce. Aracı çalıştırıp trafiğe karışıncaya dek hem kafamın içi hem de aracın içi sessizdi. Birkaç dakika sonra Umay'ın radyoya uzanıp sesi açtığını fark ettim.

HE'S MINE (+18) TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin