Uyarı: Bu hikâye yetişkin içeriklidir.
+90535*******: Merhaba ben Umay, yanlış kişi doğru zaman.
Geçmişten gelen gizemli bir kadın...
Geçmişi ardında bırakmaya niyetli güçlü bir adam... İkisini birleştiren tek gece...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Scorpions, Born to Touch Your Feelings
Yüksek Sadakat, Katil ve Maktul
HE'S MINE| 43
Zihnimi alabora eden bir akşam yemeğinin ardından başımı yastığıma koyduğumda kendimi huzurlu bir uykunun kollarına teslim edebilirim sanmıştım. Halt etmiştim. Başımı yastığa koyduğumda düşünebildiğim tek şey Tuna Başaran'ın ela gözleriydi.
Ela irislerinde altın kahve hareler vardı. Gözlerimi kapayıp açtığım her anda zihnimde gözlerinin resmi beliriveriyordu. Beni öpmüştü. Aramızda en başından beri var olduğunu bildiğim tutkuya ters bir öpücüktü bu. İşin libidoyla uzaktan yakından alakası yoktu. Bu daha çok masum bir öpücüktü. Kalbimi, küçük bir kız çocuğuymuşum gibi hissettirmiş; beni utandırmıştı. Yanaklarımı kızartmıştı.
Tuna beni öptüğünde dudaklarımın dibinde gül goncaları yeşerdi. Gülümsemek istedim. Ona olan tüm kırgınlığımı tek bir öpücükle silip her şeyi unutmak ve ona sarılmak istedim. Ama yapamadım. Her istediğim olmuyordu.
Sabah uykusuz bir şekilde uyandığımda sıcak bir duş aldım ve kendime gelebilmeyi umdum. Siyah bir kalem etek ve siyah, üstten üç düğmesini açık bıraktığım saten bir gömlek giyindim. Saçlarım düz olduğundan bir şey yapmama gerek kalmamıştı. Çocukken okuldakilerin pırasa saçlı diye dalga geçtiğini hatırladım ve güldüm. O zamanlar pırasa saçlı olmaktan nefret ediyordum. Şimdiyse bu durumdan pek rahatsız olduğum söylenemezdi ancak değişiklik istiyor olduğumu da kabul etmem gerekiyordu. Saatler süren maşalar bende pek bir işe yaramıyordu. Saçlarım birkaç dakikalığına dalgalı gözükse de sonrasında bir şekilde pırasalaşmanın yolunu buluyordu.
Kabanımı giyip evden çıktığımda karlı bir sabahla karşılaşmıştım. Havanın soğuk olacağını tahmin edebiliyordum ama her yerin bembeyaz olacağını düşünememiştim. Dudaklarıma istemsiz bir gülümseme yerleşti. Heyecanlandım, kardan adam yapacak yaşı çoktan geçsem de kar topu savaşı yapmayı hâlâ çok seviyordum.
Bizimkilerle lisedeyken az kar topu savaşı yapmamıştık. Hale, Şule ve Dilara şekerden bebek gibi davranır, bizimle oynamazlardı ama Emre, Kerim ve ben yan yana geldiğimizde tüm okul bizden korkardı. Konu kar topu savaşı olduğunda kimseye acımamız yoktu.
Başımı iki yana sallayarak arabama bindim. Trafik, buzlanma yüzünden felç olmuştu ama bir yolunu bulup işe geç kalmamayı başarmıştım. İkinci günden işe geç kalmam, patronumun hoşuna gitmeyebilirdi. Ofladım, şimdi evden çalışıyor olsaydım geç kalma gibi bir derdim olmayacaktı. Evden çalışmamı baltalayan adamın Tuna Başaran olduğunu ancak şu an fark ediyordum. Demek Görkem'e istatikçimizin şirkette çalışmasını istiyorum derken istatikçilerinin ben olduğumu biliyordu. Hain kostok!
Şirketin döner kapısından içeriye girdiğimde asansöre yöneldim. Benim ofisim, otuz katlı bu büyük plazanın 24. katındaydı. İnen binenleri de hesaba kattığımızda haliyle yolculuğum pek de kısa sürmüyordu.