HE'S MINE| 32
Düşünceleri bedenini esir almıştı. Zihninden geçen her bir düşünce, tek bir isme dair yeni düşüncelere kapı açıyordu.
Tuna Başaran, kendini hiç bu kadar boğulmuş hissetmemişti.
Direksiyonu kavrayıp sert bir manevrayla sağa dönerken yanında oturan kadının uyarılarını duymazdan geldi. Şu an düşünebildiği tek şey, bir çift açık kahve gözlerle karşılaştığı ilk andı. Umay. Genç adam, ona baktığında daha önce hiç karşılaşmadığı bir tanıdıklık hissiyle dolup taşıyordu.
Gördüğü en güzel kadın değildi ancak inkâr edilemeyecek bir çekiciliği vardı. Kahverenginin oldukça açık bir tonundaki dalgalı saçları, bir altını andıran açık kahveleri, aynı anda hem naif hem seksi olmayı başaran güzel bedeni vardı. Onu Kaya Gürdal'ın yanında gördüğü akşamı dün gibi hatırlıyordu. Kaya Gürdal'ın beyaz gömleğini renklendirmiş kırmızı şarap lekesiyle konuşmaya çalıştığı kadın Umay'dı. Onu ilk gördüğünde tanrıçaya benzetmiş, onun gibi bir kadının Kaya'nın ağına düşmesine şaşırmıştı.
Çok değil, bir saat kadar önce de Kaya Gürdal'ın yanında gördüğü o kadının birkaç haftadır konuştuğu Umay olduğu gerçeğiyle yüzleşmişti.
Çok değil, bir saat kadar önce o cesur kadının büyük bir oyundan ibaret olduğunu anlamıştı.
"Hayatım sana sesleniyorum, duymuyor musun?"
İşittiği sesle düşüncelerinin önüne keskin bir ket vuruldu. Tuna Başaran'ın bakışları hemen sağ tarafında oturan Nisa'yı bulduğunda genç adam, gözlerindeki sorgular ifadeyle nişanlısına baktı.
"Yarın akşam yemeğe çıkalım mı?"
"Nisa ben ayrılmak istiyorum."
O an zaman durdu. Araç, keskin bir frenle ileri atıldığında genç kadın bir anda afallamış, koltuğa tutunmuştu. Ne Nisa işittiklerine anlam verebildi ne de bugüne dek genç kızın kalbini kırmaktan korkan o adam olan Tuna. Birkaç dakika boyunca ikisi de tek kelime etmedi. Araç, yolun kenarına çekilmişti; pencereden içeri giren rüzgâr araçtaki tek ses kaynağıydı.
Nisa sertçe yutkundu. Şaşkınlıkla kırpıştırdığı gözlerle ona bakmayan adama incelerken dudaklarını araladı. "N-nereden çıktı şimdi bu?"
Nisa Yılmaz'a göre Tuna Başaran, keskinlikle kusursuz bir adamdı. Nişanlısı; işinde başarılı, herkesçe saygı duyulan, kibar ve güçlü bir adam olmasının yanı sıra kusursuz bir görüntüye sahipti. Ona deli divane aşık değildi ancak bir adamla bir ömür geçirmek için aşka ihtiyacı yoktu. Ve dahası, Tuna'nın da ona aşık olmadığını biliyordu.
Onların birlikteliği yalnızca sosyetenin değil aynı zamanda iş dünyasının da yakından takip ettiği bir konuydu. Yılmazlar grubun Başaran Holdingle girdiği her işten yüksek bir kâr aldığı ortadaydı.
Birliktelikleri, onların hayatlarında dokunduğu her şeyi mükemmelleştirirken durduk yere çıkan bu ayrılık fikri genç kadını ürkütmüştü.
"Yoksa..." diye mırıldandı Nisa. Gözlerini kapattığı saniyelik süreçte geçen hafta yaşananları hatırladı. Arkadaşlarıyla geçirdiği Bodrum kaçamağında tanıştığı adamı; Kerem'i. Tuna bunu öğrenmiş olabilir miydi? Öyleyse bile neden bir hafta boyunca sessiz kalmış da bu geceyi beklemişti? Genç kadın endişeyle yutkundu.
Tuna cephesinde ise durum çok başkaydı. Onun derdi kafasındaki kadınlaydı. Yanındaki kadından öylesine farklı olan Umay'da. Başlarda ilgisini çeken bir bedenden farksız olan kadını gördüğünde onu etkileyen şeyin yalnızca etten kemikten ibaret olmadığını anlamıştı Tuna Başaran. Bu, Umay'ın onun üzerinde yarattığı aura, çok başkaydı. Kelimeler yetse anlatırdı ancak söyleyeceği her şey onu eksiksiz anlatmaya yetmezdi.
"Bir sebep arama." diye konuştu genç adam. Keskin sesi aracın içine dağıldı. "Yalnızca ayrılmak istiyorum."
Nisa'dan ayrılmak istemesinin sebebi dolaylı yoldan olsa da Umay'dı. Ancak bu birlikteliğin bitmesi Umay ile yeni bir ilişkiye yelken açmak için değildi elbette. Hoş, Tuna bu geceden sonra Umay ile karşılaşmayacağından adı kadar emindi. Sadece, hayatına damdan düşer gibi giren o kadın ona çok başka bir şey öğretmişti. Arzuladığı kadının Nisa ile uzaktan yakından alakası yoktu ve Nisa ile bir şeyleri resmileştirmesi, kesinlikle istediği bir şey değildi.
"Bunu başka zaman konuşalım sevgilim. Sen şu an iyi değilsin."
Genç kadının diretmesi canını sıkarken bir nefes vererek "Nisa ben gayet iyiyim." dedi Tuna. "Sadece ayrılmak istiyorum ve bu konuyu başka zaman konuşmayacağız."
Nişanlısının bu keskin çıkışını beklemeyen Nisa birden parladı. "Ailelerimize ne diyeceğimizi de düşündün mü beyefendi? İşler bu raddeye gelene kadar neredeydin?!"
Bu radde... Bahsettiği radde damdan düşer gibi yaptıkları nişandı. Tuna'nın haberi bile olmadan yapılmış nişan organizasyonunu hatırlayan genç adam güldü. "Bu raddeye gelmesinde bir katkım olmayan işlerden bahsediyorsun herhalde."
"Eve gitmek istiyorum." Burada nişanlısına sayısız şey söylemenin bir yere gelmeyeceğini fark eden Nisa, kollarını tıpkı küçük bir çocuk gibi önünde bağlarken konuştu. Genç adam tek kelime etmeden arabayı çalıştırırken bu meselenin uzayacağının farkındaydı.
-
Kaya Gürdal, yaşanan her şeyi uzaktan izleyen bir korkuluktan farksızdı. Tuna'nın mekânı terk etmesinin ardından derin bir nefes vererek kollarını sıvadı. Lavabonun kapısını ittirmeden önce kravatını düzeltip yüzüne o insanı irite eden gülümsemesini kondurdu.
Lavabonun kapısını araladığında beklediği sahne tam karşısındaydı. Bir adamın ardında bıraktığı, gözyaşları içindeki bir kadın.
Yavaş ve temkinli adımlarla içeri girdiğinde karşısındaki kadını inceledi. Umay Saygıner'in bakışları otuzlarının başındaki adama çevrildiğinde genç kadının kaşları çatıldı. "Senin burada ne işin var?" diye sordu hiddetle.
"Sana bakmaya geldim. Neden kızıyorsun?" Kaya'nın alay kokan sesi kadını gittikçe öfkelendirirken Umay, elinin tersiyle gözyaşlarını sildi ve yaslandığı yerden doğruldu.
"Sen şizofrensin. Az önceki o saçma gösterin neyin nesiydi bilmiyorum ama benden uzak dur!"
"Piyesimi beğenmedin demek," Kaya, elini ensesine götürdükten sonra mırıldandı. "Hmm, sana replik vermediğim için kızdın sanırım. Ama üzülme sen başrolsün."
Hem az önce yaşananlara hem de karşısındaki adamın laflarına anlam veremeyen genç kadın alayla güldü. "Sen kafayı yemişsin." Gitmek için kapıya yöneldiği sırada bileğine sarılan eller tarafından durduruldu.
"Bir anlaşma yaptık Umay, böyle çekip gidebileceğini sanman komik."
Umay bileğini kurtarırken iğreti bir ifadeyle konuştu. "Biz seninle anlaşma falan yapmadık, şizofren. Sen kendin çalıp kendin oynuyorsun."
Kaya Gürdal, alaycı ifadesinden zerre ödün vermedi. "Final kısmını unutmuşuz ama hallederiz. İstediğim şey çok basit, bir aylığına benim şirketimde çalışacaksın."
Yaşananlara bir anlam veremeyen genç kadın başını iki yana salladı. "Sen kafayı yemişsin. Ne saçmaladığını, ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama beni bir piyon olarak kullanamayacaksın hasta!"
Umay'ın kahverengi gözleri karşısındaki adamın hin dolu bakışlarına yükseldi. Adam, dişlerini gösteren bir gülüşün eşliğinde konuştu. "Endişelenme prenses, elimdeki şahı bir piyon olarak kullanmayı düşünmüyorum."
BÖLÜM SONU
Evvett ben geldim. Bugünkü üçüncü bölümü de yayımladım. Ben diğer bölümleri yazadururken sizler bu bölümleri bir güzel sindirin bebeklerim. Okuyun, yorumlayın ve oyların. Sizden gelen bildirimleri gördükçe deliriyorum; mutluluktan havalara uçuyorum.
Yeni bölümde görüşürüz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HE'S MINE (+18) TEXTING
Ficção AdolescenteUyarı: Bu hikâye yetişkin içeriklidir. +90535*******: Merhaba ben Umay, yanlış kişi doğru zaman. Geçmişten gelen gizemli bir kadın... Geçmişi ardında bırakmaya niyetli güçlü bir adam... İkisini birleştiren tek gece...