8. Bölüm: "Zifiri Karanlık"

54 9 173
                                    

Yeni yılın ilk gününden hepinize merhaba!

2023 Hepimize umarım, neşe, sağlık ve bolluk bereket getirsin.

Yazarken zorlandığım bölümlerdendi. Çok rica ediyorum okurken Fatih'i eleştirmeden önce dikkatli düşünün. Psikolojisi hiç de sağlam görünmeyen Hande ile uğraşması, baş etmek için çabalaması çok zor. Hiç sağlıklı bir psikolojiye sağkama olmadığını, bu bölümde daha net fark edeceksiniz.

Yola Düş Grubu'nun 'Sokak Lambası' adlı parçası ile oluşturdum. Diğer bölüm de çok sevdiğin Yola Düş grubundan şarkı dinleyeceksiniz. İsmini şimdi söylemeyeceğim, sürpriz olacak. Şimdi usulca şarkımızı açarak bölüme geçebiliriz.

Keyifli okumalar!

8. Bölüm: "Zifiri Karanlık"

Çaresiz geçen günlerinde, içindeki soğukluk, sadece kendine zarar haline gelmişti. Kimse ile mecbur olmadıkça konuşmaz, kaçmak için kafasında planlar oluştururdu. Söz vermesi, ne değiştirirdi ki, ne zamana kadar burada kalacaktı? Yapamazdı, o adama verdiği sözü tutamaz, tutması da saçma olurdu. İlk geldiği günler, odanın içinde kilitli tutulsa da, sonradan odasına gelen Seda tarafından çıkarılmış, birkaç defa bahçe içinde gezdirilmişti. Çok oturamazdı zaten, hastalığı gereği, ufak da olsa, adım atması şarttı. Yorgundu, sebepsizce halsiz düşer, hep uyumak isterdi. Sonraki günler, etrafındakilerin merhameti, biraz sakinleşmesine, üzerindeki soğukluğun çekilmesine sebep olsa da, mesafesini elden bırakmamış, hep ölçülü kalmıştı. Son dört günü daha geride bıraktıklarında, bilinmez hayatın içine gireli, bir hafta geçmişti... Yüreği kadar soğuk ama kırgınlıkları kadar da boş bakışlar atarken etrafına, kamelyada oturmuş, önündeki kahvaltılıkları ise zerre içi almamaktaydı... Ne çok çeşit vardı masada, keşke kendisinde de biraz iştah olmuş olsaydı, bugün daha da tersinden kalkmıştı. Seda tarafından çıkarılmıştı bahçenin içine, zoraki, isteksiz... Kaçırılmıştı ve kendisini kaçıran kişinin ailesi ile beraberdi, ne ironiydi... Nurcan Hanım'ın önüne bıraktığı tabakta, her çeşit olmasına rağmen canı istememişti. "Yesene kızım, sen ilaç içeceksin, aç kalmaman gerek." dese de aldırmamıştı.

İkindi vaktine doğru daha da gergin hale gelmişti, derdi burada olmak değildi, kendi kararlarını alan Yeliz Hanım'a karşı içinde biriken öfke, epeyce hırçınlaşmasına sebep olmuştu. Bir tarafı, istemediği evlilikten; her geçen günde daha çok uzaklaşırken diğer tarafı, ölçüsüz kine tutulmuştu. İçini kasıp kavuran kırgınlık, zamanla öfke, ardından da kine dönüşmüş, çekilmez hal almıştı. Gün içinde boğazından lokma geçmemesi, daha da sinirlenmesine sebep olurken soğukça "Yemek var mı, karnım acıktı?" demişti Nurcan Hanım'a bakarak, çekinse de, soğukluğunu düşürmemişti. Önüne gelenleri, çok sürmeden atıştırmış, tabaktakileri çabucak boşaltmıştı. Üzerindeki sinir birikimi, bir anda arttırmıştı iştahını, duygu karmaşasından geçmekteydi. İçerinin kapısı açılırken oturma odasında olduğundan, gelen kişinin kim olduğunu görebilmişti. Kendisini kaçıran adam, karanlık geceyi andıran gözlerin sahibi, artık ismini ezbere almıştı, Fatih!... Görmezden gelerek, önündekilere odaklandı, karnını doyurmaya devam etti. Gelir gelmez, gözüne çarpan, karşısındaki sehpanın üzerine bıraktığı araba anahtarı olmuştu. Önündeki makarnasını iştahla kaşıklarken buradan kurtulacağını umut etti, araba kullanmasını bilirdi; o anahtarı ele geçirecek, kendini de arabanın içine attığında sıkıntı kalmayacaktı.

Çekilip giderken zaman, o gün ne kadar uğraşsa da, adamın arabasını almak için çabalamış olsa bile, istediği gibi imkan bulamamıştı. Ertesi gün, daha dikkatli gözlemlemişti, özelliğini çözmüştü çünkü, arabasının anahtarını, hep ortalığa bırakırdı. Normalde çok dikkatli kişiliğe sahipti ama herhalde cesaret edemeyeceğini düşünmüştü. Çok cesur olduğu denemezdi ama en azından karakola kadar sürebilirdi... Yardım isteyecek birini bulana kadar da olabilirdi. Akşama doğru, ortalıkta ki telaş, eve misafir geleceğinin göstergesi olsa gerekti, konuşulanlardan da anlamıştı. Günlerden pazardı, bu hayata esir edileli, bir hafta ile beraber, iki gün geçmişti. Acı bir şaşkınlık düştü kehribar gözlerine, kahırla iç geçirdi. Günlerden pazardı ve Hande'nin, herkesten gizlediği bir alışkanlığı vardı, hem de sadece bugüne özel... Pazar sabahları erkenden kalkar, çizgi film izlerdi, herkesten gizli izlerdi tabii, kimselere göstermezdi eksik kalan çocuk tarafını, herkesten saklardı. Çocukluktan, çok evvelden, babasının 'Kahraman' ı olduğu vakitlerden kalma bir alışkanlıktı.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin