36. Bölüm: "Elde Kalan Umudun Son Parçaları"

31 7 67
                                    

Güzelce geldim karşınıza, tazecik, istediğiniz sahnelerle dolu olaylara değindik. Hadi hep birlikte geçelim ve görelim...

Yol'a Düş Grubu konuşsun bugün parağraflarda. 'Hırpaladın Sol Yanımı' desin. Fatih, vaktiyle çok hırpaladı Hande'nin sol yanını. Şimdi Hande'nin tek umudu ama, çektiği acılara mukabil, yine en çok ona sığınabiliyor.

İnsan hayatı öğrenemeyince, kimin iyi, kimin kötü olduğunu da bilemiyor. Hande, bundan böyle herkesin bilincinde. Hadi geçelim bölüne, keyifli okumalar!...

36. Bölüm: "Elde Kalan Umudun Son Parçaları"

Yaşadıklarımız ağır basınca, sevdiklerimizin değerini daha iyi anlardık. Çünkü etrafımızdakiler haklı çıkınca, onlara haksızlık ettiğimizi kavrardık. Hande, şimdi annesine yaşattıklarının pişmanlığıyla kıvranıyor, onun karşısına çıkacak yüzü bile bulamıyordu kendisinde. Gördüğü onca şiddetin ardından ağrıları tutmuş, uzum süre tekerlekli sandalyede kalmak istemişti. İşine düzenli gitmiş, o zamanlar ayakta kalabilmiş ama cuma akşamı perişan hale düşünce, oturduğu tekerlekli sandalyeyle ihtiyaçlarını karşılamıştı. Böylesi daha iyiydi, aslında hiç sevmezdi ama mecbur kalmıştı. Hafta içi gelen Nurcan Hanım'a belli etmemek için çok çabalamıştı. Duşunu, zorlukla da olsa kendisi almış, zorlandığı yerde kayınvalidesinden destek istemişti. Nurcan Hanım'dan yardım istese, gördüğü şiddet çok rahat ortaya çıkacaktı. Çünkü karın boşluğu ezilmişti, gören olursa anında anlardı. Yüzüne ise öyle sert makyaj yapıyordu ki, kendinden utanıyordu. Yanağından ağzının kenarına uzanan boşluğu fondötenlerle ve allıklarla örtbas etmeye çalışmıştı. Sarılan Nurcan Hanım'a hep soğuk karşılık vermişti, yine anlamış mıydı acaba şiddet gördüğünü? Bilmiyordu, üzerinde durmadı.

Cumartesi sabahı gözlerini erken aralayan Nurcan Hanım, evdeki herkesten önce kalkmıştı. Zaten gelini kalkar, işleri hallederdi. Fatih, hafta sonu olduğundan tamirhaneye gitmiş, eşi de ona yardım için onunla çıkmıştı. Kahvaltıdan önce hem yürüyüş yapacak, hem de aklındakini plana geçirmiş olacaktı. Yeliz'i önceden aramış, "Konuşmamız gerek." demişti sadece. Şaşırarak tepki gösteren kadın, ne konuşacaklarını sordu başta. "Ortak noktamız Hande, onun hakkında konuşacağız." dedi sakin şekilde. "Senin evine gelmem." dedi tekrardan eklemede bulunan Nurcan Hanım. Bulaşacakları mekanı belirterek evinden çıktı, Tuzla sahiline gitmek üzere taksiye binerek adresi verdi. Bir şeyleri çözüme kavuşturmanın vakti çoktan gelmişti, zaman geçiyordu bile. Hande'ye belli etmemiş, bilmezden gelmişti ama sadece ona belirtmemişti. Geri kalanlarla çözecekti.

"Bana söylediklerini unutmadım, unutulacak gibi de değil, hiçbirini sineye çekmedim." dedi çantasını önlerindeki masanın üzerine bırakırken. "Toprağın altındaki evlatlarımla vurdun beni, acılarımı canıma dokundurdun, bunlar sineye çekilecek gibi değil. Seninle konuşuyorsam, ortak noktamız olduğundan ötürü, Hande'nin durumu iyi değil."

"Nasıl iyi değil, neyi var kızımın?" Endişeyle çatıldı kaşları.

"Sadece bir değil, birçok şeyi idare ediyor. Korkunç derecede şiddet görmeye başladı. Yüzünde saklamaya çalıştığı morlukları gördüm, adam nasıl harabe etmişse, ayakta duramıyordu, tekerlekli sandalyeyle dolanıyor. Başta hafifti gördüğüm morluk, tekti ama şimdi daha çok çoğalmış. Karşıma aldım, zorlamadan konuşturmaya çalıştım ilk gördüğümde ama fayda etmedi." Söyledikleri birer ok olarak hızlı girdi kadının can alıcı noktasına. Evet, can evinden vurulmuştu. "Ne şiddeti yaa, ne diyorsun sen?!" Yükseldi sesi, elini masaya sertçe geçirdi. "Sen bana bunu şimdi mi söylüyorsun, n'aptı o adam kızıma?" Tüm bedeninin deprem akımda olduğunu hissetti, öylesi titriyordu şimdilerde. Kendini toparlaması, evladı için dayanması gerekti. Yerinden hızla doğrulurken çantasını eline aldı. "Kızımı almaya gidiyorum, bu mesele kapanacak." Yaptığı hamle, karşısındaki kadını da yerinden kaldırdı. Hızla önüne geçerek, "Dur." dedi ürperti içinde.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin