47. Bölüm: "Yarım Kalan Bir Yol Hikayesi"

41 2 196
                                    

47. Bölüm: "Yarım Kalan Bir Yol Hikayesi"

-Hatırlatma-

"Büyük lokma ye, büyük konuşma hocam, hayat insanı nelere mecbur bırakıyor. Öğretmen olan sensin, daha iyi bilirsin, ektiğini biçiyorsun bu hayatta. Yetiyorum diyorsun ama demekle olmuyor, yetemiyorsun işte. Ancak uzak durursan yetebilirsin. Hande'den uzaklaşırsan onu içeriden çıkarabilirsin, sen bu hikayeden çekip gidersen, Aras şikayetini geri çekecek."

Öylece kaldı olduğu yerde, algıladığı sözler karşısında yüzündeki tepkiler silindi. Yaşamla ölüm arasında kalmak gibi dese değildi, ya da gitmekle kalmak arasında kalmak gibi de değildi, tarifi yoktu. Bir sıfata sığdırmak, benzetme yapmak istedi, hiçbirini yapamadı. Bazı hislerin tarifi yoktu, kimi çıkmazlar vardı, anlatılamazdı. Kelimelerle anlatmak öyle kolay değildi. Büyük konuşturan hayat, şimdi aynı büyüklükteki düşüncelerle kendisini ikileme düşürmüştü. Hayat insanı bazen şaşırtırdı, düşünmelere sürüklerdi. Şimdi kör bir noktaya sürüklenmiş, karanlıklar içerisinde sürükleniyordu. Kendini toparlaması gerektiğini ve yeterince bedel ödediğini anımsadı tekrardan.

Bugün payına düşen tüm bedelleri ödeyecek, böylelikle vicdanını iyiden iyiye rahatlatmış olacaktı. Zamana meylederek bir hataya daha sürüklenmeyecek, şimdi sürüklendiği yerden en doğru kararlardan biriyle çıkacaktı.

Zamana meyil etmeyecekti, zamanı kendisine göre ayarlayacaktı. Karşısındaki adama doğru sert adımlar atarak yaklaşırken bakışları ayrıca keskindi. Bakışlarının arasına kalın bir kini, özenle sıkıştırdı. Canı sadece, karşısındakilere acı çektirmek istiyordu. Sevmekse, gerekirse mahşere kalacak, bu dünyada sadece uzaktan sevecekti. "Gerçekten seven bırakmaz orada, iyi düşün." dedi tekrardan sözlerini güçlendiren İhsan. Konuştukça alçaldığını bilmiyordu oysa, bunu ona ağır şekilde izah edecekti. "Haklısın." dedi dişlerini sıkarak zoraki konuşan genç adam. Söylediklerine pişman edecek, payına düşen tüm bedelleri, herkese ödetecekti. Başını ağırca sallarken bakışlarındaki kin, iyiden iyiye çoğaldı.

"Gerçekten seven bırakmaz." Kendinden emin şekilde konuşurken bunu sadece İhsan'a söylemekle kalmayacak, birazdan Aras'ın yattığı hastaneye giderek olay çıkaracaktı. Çoktan hak ediyordu meğer, kendileri bayağı sakin davranmışlardı. "Bırakmayacağım." Bunu söylerken epey keyifliydi, kendinden emin olmanın hazzına varmıştı. "Bunu yapmayacaktınız, böyle ileri gitmeyecektiniz. Siz daha benim kim olduğumu bilmiyorsunuz, beni korkak sandınız, hafife aldınız ama bunun hesabını vermek sizin için ağır olacak!" Sesi hiddetlenirken adamın üzerine yürümüş ama sonra çabucak kendini toparlamıştı.

Tamamen ardına dönerek arabasına ilerlerken, "İnadına bırakmıyorum, sizin elinizde ziyan olacağına hapiste çürüsün, daha sağlıklı." dedi gayet kendinden emin şekilde. Arabasına atladığı gibi direksiyona sarıldı, yaptığı hamle ile biraz olsun rahatlamıştı. Şimdi birilerine dersini verdiğinde daha iyi olacaktı. İhsan'a ders vermek yetmemişti kendisine, gözünü açtığı gibi planlarla boğuşan Aras'ın hakkından gelmesi gerekti. Yolları öylesine hızlı şekilde giderken sinirden elleri titriyordu. Yaptıklarına bakılınca sinirden delirmemek elde değildi. Çalan telefonunu çok geç anlamış, arabasının önünde olmasına rağmen ancak duyabilmişti.

"Yeliz Hanım." Kadına seslenerek telefonunu açarken ne söyleyeceğini merak etmedi. Sinirini atmak istediği için merakı yoktu şu anda, kimseyle uğraşacak durumda değildi. "Nasılsın Fatih'ciğim?" İlgiyle sorduğu soru karşısında duraksadı. Yeşil ışıkta beklerken tek elini direksiyondan çekti, göz ucuyla telefona baktı, tekrar gözünü yola çevirdi. "Hastaneye gidiyorum, Aras'ın yanına. Alper Ağabey demiştir sana, açmış bir ara gözünü. Hayati tehlikesi devam etmesine rağmen, ölüm döşeğinde planlar yapmış Aras efendi, hesabını sormaya gidiyorum." Sinirden dişlerini sıkarak konuşmasını sürdürdü. İhsan'ın kendisine dediklerini hâlâ aklı almıyordu Fatih'in.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin