Merhaba!
Size uzun soluklu, bol olaylı bölümle geldim.
Bölüm hakkında konuşmamızı bölümün sonuna sakladım. Önce okuyalım ki, düşünce edinelim.
Bölüm şarkımız:
Tolga Tabu - Kurtuluş YokŞu sıralar şarkılarına deli gibi aşina olduğum, bana göre gerçek bir sanatçı.
Keyifli okumalar!
46. Bölüm: "Bugün Payımıza Düşen Tüm Bedeller Ödenecek"
Öğrendiklerine şaşırmadı aslında, beklediği gerçekti. Olaylar karşısında dirayetli kalabilmek açısından kendini kötü ihtimallere hazırlamıştı, sürekli iyiyi düşünmek doğru değildi. Sonlandırdığı telefj konuşmasının ardından elinden telefonu aşağı indirdi. Hastanenin yoğun bakım ünitesinde yatan Aras'ın, durumunun kötüye gittiğini öğrenen Fatih, kendini olacaklara iyiden iyiye hazırladı. Yarası kapanamadığı gibi kanama tekrardan başlamış, üstelik başlayan kanamayı bir türlü durduramamışlardı. Sevip de kavuşamayınca adı sevda oluyordu demek, kaderinde kavuşamamak vardı anlaşılan.
"Ne olmuş oğlum, insanı çatlatma da anlat, durumu nasılmış?" Kucağında çocukla kendisine bakan Nurcan Hanım'a çevirdi bakışlarını. Nasıl anlatacağını bilemedi başlarda, kendini toparlarken konuşmaya başladı. "Durumu iyi değilmiş, her an kötü haber gelebileceğini söyledi. Kanaması başlamamış tekrardan, durduramamışlar bir türlü. Gebermesini çok istiyorum, yaptığı bunca kötülüğün bedelini canıyla ödemesi gerek ama bu şekilde olmamalı. Ölürse ben, Hande'yi kurtaramam. Hapisten çıkması çok zorlaşır, çıksa bile toparlanamaz."
"Yıllarca babasından uzak durdu, öz babasına merhamet etmedi, kendine karşı zaten tepkili, kendini suçlamaya zaten meyilli, tabii atlatamaz."
"İyi değilim gerçekten, neye dokunsam elimde dağılıyor. Sabaha kadar saçma rüyalarla boğuştum, boğaz ağrım iyice çoğaldı."
"Yavrum benim, sen düşünme böyle sürekli, bedenin zaten yorgunken bir de aklını yorma. Yat dinlen güzelce, uykunu al ki çabucak toparlan." Başını salladı, içeriye geçip az daha dinlense, sanki ağrılarına iyi gelecekti. Şimdi uyuması bile iyi gelmişti ama aldığı haberle sarsılmıştı. "Yok anne, uyumam gerek ama ben duramayacağım böyle, Yeliz Hanım'a geçip onunla konuşayım, Alper Ağabey durumu ona benim, alıştırarak anlatmamı istedi. Kendisinin vakti yokmuş, benden rica etti."
"Dinlensen daha iyi değil mi anneciğim, böyle kendine yazık ediyorsun."
"Yok, hastayken yatmak istesem bile yapmıyorum, hastalığın üzerine gitmeyi daha çok tercih ediyorum, ben hazırlanıp çıkayım."
"Seninle geleyim diyeceğim ama Yasemin'i bırakacak kimse yok."
"Sen kal burada, zaten gelişme yok, gelsen ne yapacaksın, gelişme olursa sana haber veririm." Üzerine değiştirmek için odasına doğru ilerlerken aklında gördüğü karmaşık kabuslar vardı. Zamanında Yasemin'den bebek müjdesi aldığı günü rüyasında aynısı gibi tekrardan yaşamıştı. Düşünün sonlarını anlayamamıştı başlarda. Yasemin'le gördüğü rüya, Hande ile devam etmişti. Uyandıktan nice sonra anlıyordu, özlediği Yasemin değildi, onu özlediğini sanırken deli gibi Hande'yi özlüyordu. Canı acıyarak özlüyordu, yüreğinde yarım kalan sevdanın kırık düşleriyle özlüyordu üstelik. Geçeceğine dair kırık dökük umutlarla, çok severek hayata tutunmaya çalışıyordu.
Hayat ilerliyor, zaman öylece akıp gitmeye devam ediyordu. Nice acılar geçiyor, yerine yenileri ekleniyordu. Geçtiğini düşündüğümüz zamanlarda, başka sıkıntılar geliyor, gidenlerin yerini aratmıyordu. Hastanede tedavisi devam eden Aras'ın durumu ağır, stabil şekilde devam ederken hayati tehlikesi, günden güne çoğalıyordu. Çaresizliklerle karşı karşıya kalmışken akıl sağlığını korumaya çalışan Yeliz Hanım, olanların üstesinden nasıl geleceğini bilemiyordu. Direnecek gücü kalmamıştı ama kızını oradan çıkarması gerekti. Görüşüne gittiğinde görmüştü, Hande iyi değildi, biraz daha orada kalırsa bakımsızlıktan başka hastalığa yakalanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Ficción General"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...