15. Bölüm: "Vedasız Terk Edilişler"

42 7 141
                                    

Değişik bir bölüm getirdim sizlere. Öncelikle Hande'nin etrafını tanıması üzerine kurulu bölüm oldu. Geçmişini ve Fatih'in nelerle mücadele ettiğini, ne acılara tahammül ettiğini hem siz anlayacaksınız, hem de Hande görecek. Acaba nasıl mı? Güzel soru, hep beraber bölüme geçerek bakalım. Şöyle güzelce, sindirerek okumanızı öneririm. Çünkü bu bölüm, olaysız son bölümlerimizdendir. Daha sonrasında bol olaylara girerek, Hande'nin uzun zamandır sakin kalmasının sonlanışını izleyeceğiz.

Bölüm Şarkımız:
Tamer Karan - Veda

Keyifli okumalar!

15. Bölüm: "Vedasız Terk Edişler"

Günleri, içindeki can sıkıntısına takıldığında, geçmekte de zorlanmıştı. O vakitlerden sonra daha odasından çıkmamış, konuşmak zorunda kalmadığında, kimselerle iletişime geçmemişti. Olup bitenler, kendisini utandırmış, insanlarla konuşmak istememişti. Seda'nın başından geçenleri öğrendiğinde, en çok o kıza üzülmüştü Hande, kendini suçlu hissetmişti. Yemek getirdiği vakitlerde kendisine, başını kaldırıp da bakmamıştı bile ona, nedense çok suçlamıştı kendisini. İlginç olan, olaylı geçen günün ardından, daha odasından çıkmaması olmuştu. Nurcan Hanım, daha soğuk davranmış kendisine, odasından çıkmasına sanki müsaade etmemişti. Genelde gelir, kolundan tutar, herkesin toplandığı masa tarafına götürürdü daima kendisini ama son zamanlarda, özel ihtiyaçları dışında kendisi çıkmamış odadan, kimse de çıkarmamıştı. Yemeğini hep tepsi içinde odasına getirmiş, ilacını da aynı şekilde, eliyle getirmişti. Kağıt ve kalemi olsa, odadan çıkmak zaten istemezdi. İlk önce kendisini kurtaran adama teşekkür etmiş, kağıt ve kalem isteğini arttırmayı ertelemişti. "Beni ölümden kurtardığın için teşekkür ederim." demişti olup bitenlerden sonraki gün ama ondan cevap alamamıştı. Sadece gözlerine bakan adam, sessiz kalmıştı. Çok sürmemiş, odasının içinde geçen bir haftanın sonunda, kağıt ve kalem isteğini dile getirmişti. "Yapmam, gerçekten bunun için söz verebilirim, sonuçta polise de gitsem, kurtulma imkanımın güç olduğunu anladım; bak ben verdiğim sözleri tutarım, planım olmadı bunun üzerinden, ne olur kağıt ve kalem ver bana." demişti ama dinletememişti kendisini, buna da sessiz kalmıştı karşısındaki adam, dinlememişti kendisini.

O akşam, gelecek misafirlerin telaşı başlamış, tüm hazırlıklara özenle başlamıştı Nurcan Hanım; özenle girmiş mutfağa, gelini ile birlikte, misafirler için hazırlıkları hızlandırmışlardı. Seda, tüm hazırlıklardan umursamaz, kendini odasına kapatmış, mümkün olmadıkça da annesi ile konuşmamıştı. Nurcan Hanım, olanlardan ve Fatih'in sözlerinden sonra, kendi kalbine de tokat atılırcasına irkilmiş, kendini bulmuştu ama geç kalmıştı. Bir anne olarak kızının, evladının güvenini kaybetmişti. Yemekleri hazırlama işini Elif'e, geçici olarak emanet ettiğinde, kendi de evin içinde ilerlemiş, Seda'nın kaldığı odanın içine doğru atmış adımlarını, kapının önünde durmuştu. Aralık kapıdan içeri süzülürken dikkatle bakmıştı kızına, ilerlemişti ona doğru. Yatakta oturan kızına doğru atarken adımlarını, kendi de en az onun kadar kırıktı. Fatih gibi, Seda da kendisinin evladıydı, nasıl kırmıştı, nasıl el kaldırmıştı? Kendinden önce hep çocuklarını düşünürken bugün, hayatında ilk kez, Fatih'in başına gelecekler için Seda'ya el kaldırmıştı. Oysa kaçamazdık kaderden, elimizde değildi ki. Yatağın üzerine oturmuş, pencereden bakan kızına doğru ilerledi, kendisini görmezden geliyordu, haklıydı da. "Seda." demiş, günler sonra ilk kez sadece adını almıştı dudaklarına.

"Meliha Yenge'nler gelecek, aradı, haber verdiler; babaannen bizde olunca, onu görmek için gelirler hep, akşam şenlik var." Sandalye çekip kızının önüne otururken saçlarını okşamak istemiş ama kızı, hızla çekmişti kendisini. "Yemekler hazırlıyoruz içeride, en sevdiklerinden, sulu köfte çok seversin sen, pilav da hazırladım." Yemekle ikna edebilecek gibi değildi, bunu anlamıştı. Sessizlik, insanın canını konuşmaktan daha çok acıtırdı. "Yaş pastalarımı çok seversin sen, ellerimle, senin için hazırlayacağım akşama." İsteğinden bağımsız kendini doğru çekerken eğilmiş saçlarına dokundurmuş burnunu, koklarcasına öpmüştü. "Yavrum, ne olur böyle davranma bana, çok haklısın, ne desen haklısın ama susma, kız; bağır, ne istersen de bana ama uzak durma benden." Seda, ne kadar kızgın olsa, orada insanların içinde teninde hissettiği tokat, kalbini acıtsa da, o an için dayanamamış, hafifçe ardına dönmüştü. "Çok sevdiğim pasta ile onarabilecek misin kırılan gururumu?" Ardına dönerken tekrardan, bakmadı bile kadına.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin