Güzel bir bölümle geldim karşınıza arkadaşlar. Sonu sürprizlerle dolu bölümlerden oldu.
Hande ile Fatih'in sahnelerini bekleyenler için biraz hayal kırıklığı olacak ama esas olayları önce işlemem gerek. Az kaldı, biraz sabır edelim, güzel olaylar çıkacak.
İstediğiniz sahnelere kavuşmamıza çok kalmadı ama az da diyemem, sadece sabır diyebilirim.
Bölüm Şarkımız:
Feridun Düzağaç & Nilüfer:
Kavak YelleriKeyifli okumalar!
42. Bölüm: "Göz Dağı"
Elleri arasında direksiyonu sıkıca kavrarken dudaklarından kahırlar döküldü. Sinirlenmemek elde değildi, çok sevdiği karısı, sanki görme yetisini kaybetmişcesine kendisini görmüyordu. Aldığı pahalı alyansı kabul etmeyerek kendisine geri vermiş, almak istemediğinde, almazsa çöpe atacağını izah etmişti. Tüm bunlar akıl alır gibi değildi, delirme raddesine gelmişti genç adam. "Bizim aramızda görünmez duvarlar var, kaldırmak istesen bile kaldıramazsın, ben dahil göremiyorum kalın duvarları." derken kendinden nasıl emin konuşmuştu. Hande, kendisiyle evlenirken böyle kararlı değildi, Aras'ı kapıdan kibarca kovarken aslında çok netti. Aklı almıyordu, karısını tanımakta zorlanıyordu.
"Allah kahretsin!" Elini kornaya sinirle geçirerek yumruklarken karşısındaki arabayı uyarmak istedi ama sinirinden çok sinirli yumrukladı. Yaşananların tamamı Yeliz Hanım'ın marifetiydi, evliliklerini buralara o sürüklemişti. İnsan insana bunu neden yapardı, Hande çalışmaya başlayınca olmuştu ne olmuşsa. Köşeye geçici olarak çektiği aracından inerken arabasını park etmedi. Nasılsa çabuk gelecekti, yanına gittiği adamla konuşması kısa sürecekti. Küçük tamirhane dükkanının içine girerken burada olmasını umdu, okula gitmek istemiyordu. Daha Hande'nin dediklerinin etkisinden çıkamamıştı. "Ben senin tanıdığın Hande değilim, ellerimle öldürdüm o kadını." derken keskin bakışları vardı, sözleri kadar keskindi.
"Hoş geldiniz."
Yanına gelen kişi, Fatih'ten başkası değildi, tanıdığı halde, müşteri misali karşıladı kendisini. Yaklaşarak tam karşısında durdu, ne konuşacağını merak etti genç adam, Hande gittiği için kendisini suçlayacağını sandı başlarda ama bakışlarını görünce, düşüncelerine oranla şaşırdı. Sanki pişmanlığa ev sahipliği yapan bakışları vardı.
"Özür dilerim." Kendinden kendisinin bile beklemediği iki kelime, dudaklarından kalın şekilde döküldü. Sesi katı çıksa bile olanların pişmanlığı yüreğini inceltti. Söylediklerine karşılık bakışlarında şaşkınlık oluştu ama gerginliği bırakmadı, merakla neler konuşacağını bekledi. "Benim haberim yoktu, İhsan'la üç senelik arkadaşlığım var, yemin ederim kardeşinin ölümüne neden olduğunu bırak, hapis yattığından bile haberim olmadı. Sen benim hayatımı, soluğumu elimden aldın, 'Elinden alırım.' dedin ve dediğini yapıyorsun. Senin varlığın, Hande'yi benden günden güne uzaklaştırdı ama ben o kadar kötü biri değilim, buna böyle karşılık göstermem."
"İstediğini yapmakta özgürsün, istersen git arkadaşınla omuz omuza ver, planlar yap. Ben onunla başa çıkıyorum, sana mı direnemeyeceğim, kendini öyle çok büyütme. Yaptıklarından, haraketlerinden sadece sen sorumlu olursun, çevrendekiler değil. Az önce söyledin, seni uyardım, 'Elinden alırım' dedim, sen beni dinlemeyince elinden aldım, o kalp artık sadece bana ait."
"Senden insan gibi özür dilemeye geldim ama görüyorum ki sen insanlıktan anlayacak tipleme değilsin. Öyle uzaktan sevmekle olmuyor o işler Fatih Bey, sıkıyorsa yanına yanaş, anında içeri attırırım seni, İhsan'dan daha çok hapis yatarsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Ficción General"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...