22. Bölüm: "Geçmişin Gölgesi"

68 7 228
                                    

Çok hoşunuza gidecek bir bölümle geldim karşınıza. Başlarında azıcık şaşırsanız da, sonlara doğru çok hoşunuza gidecek.

Bölüm şarkısı: Kıraç / Binbir Gece Jenerik Fon Müziği
(Kısık sesle, bölümü sindirerek okurken dinlemenizi öneririm.)

22. Bölüm: "Geçmişin Gölgesi"

Yeşeren umutlarının daha çok filizlenmesine izin veremezdi, canının acımasından ürkmüştü. Sonra ummadığı acı ile karşılaşırsa, çok daha derin savrulabilirdi. Kendini çok kaptıramazdı, annesinin toparlanamama ihtimali de vardı, önce doktorla konuşacaktı. Zaten Hakan Bey, çok umutlanmamasını, sağlık çalışanına özel, imalı cümlelerle izah etse de, daha net öğrenmek istedi Hande. Yaşamak istedi o anlarda, sanki aldığı her soluk, orada can çekişen annesine aitti, onunla bütün olduğunu hissetti. Yaşatmak istedi en çok da, soluk alırken annesine can aşılamak istedi. Yerinden, üzerine oturduğu sandalyeden doğrulurken ıslak teni kurumuştu. Solsa da gözyaşları, izleri henüz üzerinde mevcuttu. Yürüdü, attığı birkaç sarsak adımın ardından, belini doğrultabilmek için koltuk değneğine daha sıkı tutundu. Yürüdükçe uzun koridorda, odasına giden doktorun ardından ilerledi.

"Hakan Bey!"

Sesindeki çaresizlik, artık tek başına çaresizlik değildi. Düzeleceğine tam olarak inanmasa da, umut kuşu gelmiş, yüreğinin tam ortasına yerleşmişti. Çaresizliğin beraberinde, olmasını istemese de, şimdi ufak bir umudu vardı. Yine de bunu doktordan dinlemek istedi, sanki dinlerse daha düzelecekti. Usulca ardına dönen adama birkaç adım daha ilerledi ve duraksadı. Nasıl söze gireceğini bilemedi, nasıl konuşacağını da kestiremedi. Yürümekte zorlansa da, annesinin geri döneceğini bilmek, hissetmek bile canının acısını almıştı.

"İyileşecek mi annem?" Çok beklenmedik şekilde sorduğu soru, karşısındaki doktoru da afallatmıştı. "Yani şöyle sormam gerekirse, hayati tehlikesi, şu an hâlâ devam etmekte mi?"

"Yeliz Hanım kendinde değil, bilinci kapalı ve makinelere bağlı, şu anlık sadece nefes almakta ama bilincinin kapalı olmasına rağmen, bedeni çok dirayetli, düzelen kan değerleri de bunu göstermekte."

"Umut var mı?"

"Umut her zaman vardır, üstelik mühim olan da şimdiki süreci atlatabilmesi."

"Şimdiki süreçten kastınız ne?"

"Eğer on beş gün içinde bir aksilik çıkmazsa ameliyata alınacak ama ameliyat da riskli, şimdi nasıl risk varsa, süreç tamamen tehlikeli." Yanından çekip gidecekken, son açıklamalarında bulunmuşken Fatih, hızlı şekilde konuşmanın ortasına atıldı. "Kendisini görmemiz mümkün mü, benim görmem lazım."

"Çok kısa olursa sevinirim, size tepki veremez, durumunda, düzelen kan değerleri dışında değişim görülmedi." Sadece bakışları ile cevaplarken karşısındaki doktoru, çok kalmayacağını belirtti.

İnsanın en ağır korkusu da, verdiği sözleri tutamamaktı. Fatih, son zamanlarda Hande'nin zarar görmesinden çekinir olmuştu. Başlarda bu durum kendisini rahatsız etse de, sonra emanet olduğunu düşündü. Normaldi aslında, neden endişe ettiğini düşünse de, üzerinde durmamıştı. Önce babasının, sonra da Yeliz Hanım'ın emaneti olmuştu kendisine. Şimdi karşısındaki kadına bakarak, "Emanetinizi koruyorum, zor bir sorumluluk olsa da, daha çok geleceğim üstesinden inşallah." demişti rahatlıkla. "İyileşeceksiniz, benim umudum var, siz çok güçlüsünüz, anneler hep çok güçlüdürler." derken aklına dışarıdaki kadın geldi. "Sizin kızınızla böyle zor baş edebiliyorsam, onu siz yetiştirdiğiniz için, tüm hırçınlığını sizden almış."

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin