Ben geldim.
Biraz rahatsızım, pek kendimde değilim ama sizi ihmal etmek istemedim.
Tatil dönüşü hasta düştüm, başıma güneş geçti. İşyerine rapor bıraktım, çok halsizim. İnşallah geçecek ama çok düzenim bozuldu.
İlkay Akkaya - Acının Rengi
Bu şarkımızla dinleyelim şimdi de, hadi bakalım.
Keyifli okumalar...
28. Bölüm: "İlk Karşılaşma"
Günler zamana inat ilerlediğinde, tatsızlıklar da azaldı. Yerini refaha bırakan sıkıntıları çabuk unuttu Hande, unutmak istedi, sinesine çekmek daha rahat durdu. Yatağının üzerine uzanmış, olacakları derinlemesine düşünürken vaktin nasıl akıp geçtiğinden haberi olmamıştı. Çok değişik teklifte bulunan annesi, "Sadece tasarımcı olmak zorunda değilsin." demişti kendisine. "Türkiye'de kimse, mezun olduğu alanda çalışacak işi hemen bulamaz ki, en azından aradığını bulana kadar boş durmaman için çabalayabiliriz." Sözlerini tamamlamış olan Yeliz Hanım'ı dinlediğinde, ne tepki vereceğini bir süre idrak edememişti. "Sergini açman için sana destek olmak istedim, sen kendi emeğinle olmasını istedin, kabul edemedin. Emeğini çabalamadan elde edemezsin, sana şimdilik başka alternatifler bakalım." Konuşmaları daha çok açan Yeliz Hanım'la, cumartesi günü buluşarak konuşmuşlardı. Pazartesi daveti vardı annesinin, ailesini evine alacaktı ve o günden önce konuşmaları şarttı. Neslihan Hanım, Hande'nin düzenlediği davetin akşamı, kocası ile kendisinin evlerinde kaldığından, sabah da Yeliz Hanım gelememişti. Hande ona gitmek istemişti ama mesafe vardı, giderse gecikirdi ve annesi ile kocası, sorun çıkarabilirdi, bu nedenle dışarıda buluşarak iş mevzusunu konuştular.
"Yeteneklerin çok fazla kızım, kendini tasarımcılıkla sınırlandırırsın, ilk etapta sadece 'Görsel Sanatlar' dersen, istediğin başarını elde edemezsin." Yeliz Hanım'ın cumartesi günü ettiği sözleri tekrardan aklında canlandırırken doğru kararlarda durduğunu düşündü. "Ne, anlamadım, nerelerde çalışabilirim ki anne?" Kafası karışarak cevapladı, karmakarışık durdu karşısında. "Yabancı dilin var senin, neden eğitim vererek değerlendirmeyesin, özel kolejlerde ders verebilirsin mesela, bu bir örnek tabii." derken masanın üzerindeki ellerini avuçladı, sıcacık gülümsedi. "Hem, bu örneği kabul edersen, tanıdığım bile var, anında konuşurum." Hızına anlam veremedi annesinin, akıllı ve tuttuğunu koparan kadındı. İsminden söz ettiren, bilinen başarılı iş kadınlarındandı, isterse sahiden başarırdı. "Ben nasıl eğitim veririm, anlatımı başarabileceğim meçhul." Aklı karmakarışıktı, dağılmıştı. "Öğrenmesi zordur ama öğrendikten sonra aşılaması basittir." Hiç fena fikir değildi aslında, çok korksa da, kulağına hoş gelmişti. Düşüncelerini usulca, biraz da mecburen kabullendi. Seçeneği kalmamıştı, zaten olup olmayacağı da meçhuldü, denemesi gerekirdi.
Çok erken saatlerinde kalkmış, olanları düşünmüştü. Yataktan çıkamamıştı, gün çok karmaşık geçecekti. Önce, annesinin düzenlediği iş görüşmesine gidecekti. Cumartesi konuşmuşlardı, annesinden pazar günü kendisine, saat ve konum olarak mesajlar gelmişti. Bugün günlerden pazartesi ve kendisi erkenden iş görüşmesine gidecekti. Neden ve nasıl böylesi acele halledebilmişti? Kendisini bekletmemek için olabilirdi, üzerine durmadı. İş görüşmesinin ardından annesine gidecek, akşam daveti için beraber zaman geçireceklerdi. Aylar sonra beraber Antep Fıstıklı Kek hazırlayacaklardı, acı ile tebessüm etti. Umudunu kestiği zamanda Allah, kendisine annesini tekrar bağışlamıştı. Yatağından hızla doğrularak dolabına ilerledi, en sevdiği elbiselerinden birini çıkardı. İş için değil, akşam için özenecekti kendisine. Hiç heyecanlı değildi, annesinin desteği de olsa, kabul edilmeyeceğini düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Ficción General"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...