Bölümün başlığından da anladığınız üzere, Hande'nin yardım çığlıklarını susturamayacaklar. Durağan geçen bölümlerden sonra hak ettik böyle bol olaylı sahneleri. Birçoğunuz Nurcan Hanım'ı sevmemiştiniz hani, acaba bu bölümde düşünceniz değişecek mi? Sona geldiğimizde aşağıda tekrar soracağım, düşüncenizin değişme ihtimali var çünkü. Öyküsünün sadece bir kısmını göreceksiniz tabii, daha devamı olmasına rağmen çok ileriki bölümlerde.
Sonları biraz hüzünlü olduğundan olsa gerek, azıcık şiir ile karıştırılmış düet tarzında şarkımızla oluşturdum. Bana kalırsa çok da hüzünlü değil, bilirsiniz Hande bazen olayları çok abartır, Fatih'in tahammülünün azaldığı bir bölümdü, bu kadarını söyleyebilirim. Sözü çok uzatmadan bölüme geçmek istiyorum.
Mehmet Tokat'ın 'Yaralı Gül' şarkısı eşliğinde bölüme geçebiliriz.
Keyifli okumalar!
16. Bölüm: "Yardım Çığlıkları"
İçindeki sıkıntıları çoktan uğurlamış, sadece sonsuz huzura tutunmuştu. İşin ilginç olan kısmı, çizimlerine devam edebilme özgürlüğünün açılması, kaçırıldığını ve esaret altında olduğunu, kısa süreliğine unutturmuştu genç kadına. O gün, eline geçen malzemeleri baş ucuna bırakmış, hızla kapatmıştı gözlerini, halsizdi ama ondan sonraki ilk gün, sımsıkı sarılmıştı elindekilere. Yüksek öğretimde çizim eğitimini de aldığı için hep kadrajına aldığı kuşları çizer olmuş, kendi çizimlerinin fotoğraflarını da, eskitme ama dijital fotoğraf makinesi ile çeker olmuştu. Sadece bir kolunu kullanmasına rağmen itina ile çekerdi resimlerini, umutla alırdı kadrajına. Yutkunmadan, soluksuz, sanki bir kerede tek çizimi bitirdiğini düşünürdü. Ayrı kalmak çizimlerinden, daha da isteğe getirmişti kendisini, ayrı kalmasa bile hep ilk başladığı zamanlarda ki gibi taze dururdu hevesleri. İki hafta geçmiş, kimse ile konuşmadan, kaldığı odadan başını çıkarmadan vermişti kendini çizimlerine. Yemek ve diğer birkaç özel ihtiyacı dışında, kendini odadan çıkarmamış, mecbur kalmadıkça da kimselerle iletişime geçmemişti. Soluksuz çizdiği, çok sevdiği göçmen kuşlardan birini daha geçirmişti o gün de sayfanın üzerine. İçine kapanmış, çizimlerinden başkasını düşünemez olmuştu. Çevresindekilerden ötürü tavırları, dikkat çekse de umursamadı, kimse ile uğraşacak halde değildi.
Yatağın üzerinden doğrulup bacağını aşağı uzatırken çizim defterinin kapağını örttü, eline eski fotoğraf makinesini alarak doğruldu. Yürüteçine sıkıca tutunarak ilerletirken koltuk değneği ile daha rahat edeceğini düşündü, en azından elinde bir eşya tutarken koltuk değneği, tek kolunu serbest bırakırdı. Yürüteçle daha rahattı ama önünü çok kapatırdı, elinde eşya ile kavramak da çok zordu. Kendini sürüklerken kaldığı odanın dışına çıktığı vakit öğleni geçmişti, çoktan akşama doğru ilerlemişti. O çok az girdiği oturma odasına doğru ilerlediğinde, Nurcan Hanım'ın soba içine kömür attığını gördü. Evde hem kalorifer kazanı vardı, hem de soba kullanılırdı. Başlarda çok maddi sıkıntı çektiklerini düşünmüştü ama sonradan Seda'nın anlattığına göre, tamamen alışkanlıktı, doğalgaza alışkın olmadıklarını demişti.
"Söyle kızım, n'oldu, aç mısın?" Karşısındaki kadına nedense o an için dikkatle bakmak istemişti, hep özenirdi ona, çok asil gelirdi gözüne. Kırk küsürlü yaşlardaydı, belki de küsüratı bile bulunmazdı, hep daha genç gelirdi gözüne, belki de genç gösterirdi. Yazmasını arkadan, oval şekilde bağlamış, oyalı kenarlarını da aşağı indirmişti. Çok ince değildi fiziği ama derli toplu, hafif uzun boyuna uygundu, normaldi. Ne aşırı incenin anormalliği, ne de çok şişmanlığın anormalliğini barındırırdı, çok düzgündü. "Yok." demişti elindeki fotoğraf makinesini kadına uzatırken. "Çekmedi, çalışmadı." şeklinde devam ettirmişti sözlerini. Soğuk nevale bulurdu karşısındaki kadını hep, geldi geleli çok soğuk olduğu gibi, hafif de anaç davranırdı. "Fatih'e göster, benim elimde iş var şimdi." Konuşurken ardına dönmüş, hafifçe sırıtarak sobanın içine kömürü atmıştı. Soğuk bulduğu kadının neden güldüğünü anlamamıştı. Sırıtışı, biraz da tebessüme benzemişti, asla kötü bir niyetle değildi, öyle olsa kesinlikle kavga edebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Narrativa generale"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...