İçerisi şaşkınlıklarla dolu bir bölümle merhaba demek istedim size.
Bölüm Şarkımız:
İlkay Akkaya - Aşk Dinmemişti23. Bölüm: "Sürgün Kaçağı"
-Hatırlatma-
Hızla ellerini çeken adam, kendini bundan öte daha durduramadı. Çok sert şekilde avuçlarını kadından kurtarırken bir adım geri çekildi. Önce tenini izledi kadının, sonra gül kurusu dudaklarına tekrar takıldı gözleri. Takıldığı gibi de kaldı. "Ben de birazdan seninle tamamlanacağım Çalıkuşu." dedi sakince. Durgunluğunda ve en önemlisi de sözlerinde barınan hislerinden habersizdi kadın. Başlarda kurduğu cümleden anlam çıkarmak için uğraştı. Ne anlama geldiğini, ne demek istediğini kavramak istedi. O eksik değildi ki, kendisi gibi sakat değildi. İnsan sağlam olunca, nasıl eksik olurdu ki; ne ile, ne şekilde tamamlanırdı? Düşünceleri çok kısa sürdü, karşısındaki adamın kurduğu cümleden anlam çıkarmaya çalışırken dudaklarında hissettiği baskı ile tutuluverdi.
Fatih, kendine ve uzun zamandır derinliklerinde can bulan hislere daha çok karşı gelemedi. Yakın mesafeyi arada kapatarak, incelediği gül kurusu dudaklara bastırdı kalın dudaklarını. Hande'nin eli, adamın tam omzunda kalmış, nefesi ise içine tıkanmıştı. Dudaklarındaki o kalın dudakların baskısı, tepkisiz bıraktı kadını. Sakalları, çenesine değdiğinde, dudakları dudaklarında kaldığında, içinde mavi kelebekler kanat çırptı. İstemsizce, delirmişcesine gelen refleksle alt dudağını kıvırmış, adeta karşısındaki adamın öpücüğünü dudaklarının içine çekmişti. Yaptığı karşısında kendi bile kendisine hayret ederken neye uğradığını anlayamamıştı. Geçmişinin gölgesinden, geleceğinin bilinmezliğine uzanırken labirent misali bir bulmacanın içinde, dudaklarında böğürtlen kışının belirsiz baharı barınmıştı.
İlk zamanları anımsadı Hande, esaretini kabullenemediği ürpertici günlere çekildi aklı, elinde değildi... Dudaklarından, kalbinin derinliklerine akan o keskin tat, 'Sürgün' ismini verdiği zamanları düşündürdü. Yüreğine aldı en ağır sürgünü şimdi, içine çekti ama kabullenemedi. Nasıl kabulleneceğini de bilemedi, sürüldü kalbi uzak ülkelere ve tanımadığı gurbetlere, esirlikten çıktı ama hür de değildi. Yabancılık hissetti o anlarda, nasıl bir gurbetti ki, esarete mahkum edildiği o ilk zamanlarda bile şimdi ki gibi değildi. Yitirdi vaktini, mevsimini bilmediği zamanlarda kaldı. Yaz dese değildi ama kış hiç değildi. Sonra dudaklarından geçen tatla tekrar düşündü. İlkbahar değildi ama sonbahar da değildi. Kiraz kırmızısı dudaklarında ki kalın tat, az önce de düşündüğü gibi, böğürtlen kışının bilinmezliğinden ibaretti. Çare kalmadı ama umut tükenmemekle beraber, sanki daha da çoğaldı. Yüreği de esirdi şimdi, üstelik kendi elleri ile kalbine zincir vurmuştu. Hür değildi ama özgürlüğe uzak olduğu gibi tutsaklığa da çok uzaktı...
Kiraz kadar kırmızı dudaklarından çekilse de kalın dudaklar, sıcaklığı gitmedi. Daha çok sıcakladı, o hissin dudaklarından gitmesini istemedi. Yandı teni ama kül de olmadı. Yakındı tenleri, birbirinden uzaklaşmaları ne mümkündü ki... Çekse de dudaklarını, hiç unutulmaz hisler bıraktı üzerinde. Gözlerini ve bakışlarını hiç kaldırmadı kadın, kaldırırsa tükenirdi. Bir kere bakarsa o gece karanlığı gözlere, işte o zaman kül olurdu. Yanmadığı kadar tutuşurdu... Yakındı mesafeleri ve hiç uzaklaşmamışlardı. Yine de çok utandı kadın, daha ilerisine bakamadı, başını kaldıramadı. Gözlerine dikkatlice bakmak istedi ama cesaret edemedi. 'Adına Sevda dediklerinden canım çok acıdı, şimdi nasıl korkusuzca bakarım ki yüzüne?' dedi kendince iç hesaplaşmasında. Korkak değildi, vaktinde hislerinin canına okunmuştu.
"Bilseydim gözlerin benden kaçacak, dudaklarına dokunmazdım asla." Islak dudaklarına hafifçe dokundurdu parmağını, gün ışığını andıran kehribar bakışlarını görmek istedi. Sadece istemekle kaldı, kadının da kendisine bakmak istediğini ama istemekle kaldığını anladı. Sessizdi kadın, konuşursa bakardı, bakacak cesareti belki de bulurdu kendinde. Sustu ve konuşmak istemedi, kaçmak istedi ama sırası değildi. En doğrusunu gerçekleştirerek bakışlarını kaçırdı. Gözlerdi doğruları anlatan ve en çok bakarsa kendini ele verirdi. Nasıl bakardı... Bir kere bakmaya görsün o cehennem çukuru gözlere, çekiliverirdi bilinmezliğe... Dipsiz bucaksız, kapkara bakışlara çoğalarak kaçtı. Yenilenerek, çoğalarak ilerledi ama bir adım öte kaldıramadı başını. Yukarı kalkarsa bakışları, azıcık görürse o karanlık geceleri, siyahın bilinmezliğinde, işte o zaman kül olurdu...
![](https://img.wattpad.com/cover/222086224-288-k718772.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Fiksi Umum"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...