19. Bölüm: "Gök Gürültüsü"

34 9 150
                                    

Çok heyecanlıyım!
Geldik 19. Bölüme ve bakalım bundan sonra düşünceleriniz neler olacak. Benim için satırlarım çok özelleşti, önemli bölümlere geçtik. Akış tam anlamı ile değişmese de, değişime ağırca giden bölümlere ilerledik. Bazıları Hande ve Fatih'in çekiminin çok ağır ilerlediğini iddaa etmiş fakat değil. Kim, tarafınca kaçırıldığı birine aniden kendini açar ki? Benim kurgum, kendisini kaçıran adama sığınan aciz bir kadın üzerine kurulu. Hande, esaretini asla kabullenemeyecek kadar güçlü ve psikolojik sorunları olsa da, çok aklı başında kadın. Fatih'e, özgürlüğüne kavuşup kavuştuğunda da ağır bedeller ödemeden asla güvenemez.

Biraz hüzünlü bölüm olacak, o nedenle şarkımızı da hüzünlü seçtim. Selda Bağcan'ın 'Ağlama Anne' şarkısı ile geldim karşınıza. Güzel, severek seçtim. Ben bölümü bununla oluşturdum ve çok da keyif aldım açıkçası. Hüznünü de, umudunu da hissettiğim bölümlerdendi, her satırını düzgünce işlemek istedim. Hadi sözü çok uzatmadan bölüme geçelim.

Keyifli okumalar!

19. Bölüm: "Gök Gürültüsü"

Günleri karamsarlığın içinde akıp giderken kendini sadece çizimlerine vermiş, sımsıkı tutunmuştu. Elinin altındaki kağıda, aklına gelen ne varsa, tek çırpıda ama bir saatin içinde çizmek, çok rahatlatır olmuş, kısa zaman önce başından geçenleri unutturmuştu. İçerisinde ki durumu kabullenememişti ama alışmamıştı da, daha çok söz işitmemek, kendisini zorla tutan adamı sinirlendirmemek için kaçma girişimine kalkışmamıştı. En azından o gün olanlardan sonra bir süre beklemek istemişti. Canının çok sıkıldığı, kağıt ve kalemin, eskitme de olsa, dijitalliği ile iş gören fotoğraf makinesinin de sarmadığı günlerde, erkenden kalkar olmuştu. Gözlerini güne oldukça erken vakitlerde açarken, sıkıntıdan uyku tutmaz olmuştu. En çok da düşündüğünden ötürü gözüne uyku girmez olmuştu. Akıl alır gibi değildi, kaçırılmasının üzerinden tamamen iki ay geçerken nasıl bu hallere geldiğini düşünürdü çoğu zaman, istemese de alışacak, kabullenmek zorunda kalacaktı. İstemese de bu korkunç gerçek, zihnini tokatlarken daha çok gerilir, ürpertici, karmaşık düşüncelerin içinde boğulur olmuştu. Zaman akıp giderken, bir daha Aras'la hiç karşılaşmamış olmak, daha çok işine gelmişti. Kendisi ne kadar kabullenmek istemese de, ölümden döndüğü gün, ona ağır ders vermişti. İlginç olan, bunu da kendisini kaçıran adama borçluydu, istemese de, bilinçaltı bir şekilde kabullendirmişti.

Sadece sinirli değildi o adama, mahcuptu da doğrusu. İzlettiği videodan sonra, kendini karşısında çok aşağılık hissetmişti. Sevilmemenin verdiği acizliği, iliklerine dek hissetmişti. Ölse affetmezdi annesini. Bir an içinde kinler bürünse de, mantıklı düşünecekti. Yerine getirirse isteklerini, belki severdi kendisini. İhtimal vardı sonuçta. Düşünde de, sevse ne olacaktı ki? Yüreğinin dörtte biri nefretle kaplanmış annesi sevse de değişen olmazdı. Yine de Yeliz Hanım'a olan kırgınlığının acısını kendinden çıkararak, annesinin isteklerini gerçekleştirecekti. Kendinden, öz annesinin tavırlarından ötürü soğumuştu son zamanlarda. İzlediği video da cabası olmuş, kendini kimsesiz ve çaresiz hissetmişti. Kırgın Yeliz Hanım'ın varlığını bile unutmuş, tamamen kimsesizlik hissine bürünmüştü...

Bir pazar sabahı aralarken güne gözlerini, vakitin de çok erken olduğunu anlamış, hızla doğrulurken önce saçlarını sıkıca toplamış, ardından sağlam bacağını aşağı uzatmıştı. Yatağın kenarındaki koltuk değneğini sağlam eli ile alırken sakat tarafına denk getirmiş, düzgünce tutunarak doğrulmuştu. Uygun vakit, boş bir ortam ile karşılaşırsa, iki ayın sonunda, ilk kez pazar rutinin gerçekleştirerek, çizgi film izleyecekti. Yeşilin en açık tonundaki, saten ve şık pijama takımları ile odasından çıkarken mutfağın biraz ilerisinde kalan hole ilerlediğinde, Nurcan Hanım'ın, masadaki sandalyelerden birine emaneten oturduğunu gördü, karşısındaki kişi de Fatih'ti. Kendisi içeri girdiğinde, sanki hemen susmuştular. Normalde olsa bundan güzel bir kavga çıkarırdı ama çok halsizdi, hem zaten ardından konuştuklarını da düşünmedi. Kendisinden saklamaları gereken bir mesele varmış gibi geldi, koskoca adam, oturup annesi ile birlikte kendisini çekiştirecek değildi.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin